Beslenme Tercihlerinin Ruh Sağlığında Etkisi Var
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beslenmenin psikolojik yönüne ilişkin değerlendirmede bulundu.Beslenme tercihlerinin ruh sağlığında etkisi var diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ne kadar etkili ve önemli olduğunu anlamak için...
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beslenmenin psikolojik yönüne ilişkin değerlendirmede bulundu.
Beslenme tercihlerinin ruh sağlığında etkisi var diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ne kadar etkili ve önemli olduğunu anlamak için aslında insanlığın ilk yaşadığı hayat olayı beslenme psikolojisiyle ilgilidir. Hz. Âdem’in Hz. Havva’nın elindeki elmayı yemesi ve bir nevi haz duygusunu kontrol edememesi önemli bir örnektir. Beslenmeyi kontrol edememesinin ilk adımı şeklinde insanlığın ilk sınavı olarak başlıyor. Şu anda da beslenme psikolojisine artık duygusal yeme diyoruz. Beslenme psikolojisinin arka planında yemek ve içmek duygusunu yönetememek var.” dedi.
Yeme kararlarında psikolojik etmenler rol oynuyor
İnsanın üç önemli temel ihtiyacı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Diğer canlılarla eşit olan üç temel ihtiyaç var. Beslenme, barınma ve üreme, temel ihtiyaçlardır ve giderilmek zorundadır. Gidermediği zaman insanın hem sağlığı bozuluyor hem de agresifleşmesine neden oluyor. O yüzden insanın yeme kararlarında ve tercihlerinde psikolojik etmenler çok rol oynuyor. Şu anda günümüzde de bu psikolojik etkenlerin nasıl rol oynadığını en güzel gösteren pazarlama teknikleri ile beslenmemiz arasındaki ciddi ilişki bozuldu.” diye konuştu.
Obezite sıralamasında Türkiye üçüncü sırada
Dünyada obezitenin en yaygın olduğu üç ülke arasında Türkiye’nin bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Toplumun üçte biri obez. Hem de klinik tanı alacak biçimde obez. Bu kişiler, beden kitle indeksi 30’un üzerine çıkmış kişilerdir. Birinci sırada ABD, ikinci sırada Suudi Arabistan ve üçüncü sırada ise Türkiye geliyor. Bazıları atıştırmayla geçiriyor. Türkiye’de kadınların yüzde 46’sı, erkeklerin yüzde 22’si obez sınırında. Bunlar çok yüksek oranlar. Bu demektir ki biz beslenme konusunda toplum olarak raydan çıkmışız, yanlış besleniyoruz. Atıştırmayla ya da Batı’nın fastfood kültürü nedeniyle yanlış beslenmenin kurbanı oluyoruz. Diğer tarafta da bizim tamamen geleneksel beslenmemizde karbonhidrat ağırlıklı beslenme ve yağlı beslenme gerçekleşiyor.” ifadelerini kullandı.
Etiket okuryazarlığı olmayan reklam tuzaklarına düşüyor!
İnsanların artık beslenirken paketli gıdaların etiketini okumadan beslenmemeleri gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İyi beslenmede etiket okuryazarlığı çok önemli. Etiket okuryazarı olmayan kimse, beslenmeyle ilgili reklam tuzaklarına düşüyor. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, 90’larda gıdalara etiket mecburiyetini getirdi. İyi ki etiket mecburiyeti oldu. Olmasaydı beslenmede fastfood kültürü nedeniyle tamamen Batı tarzı fastfood, kola, şeker, hamburger kültürü hakim olacaktı. Bu kültür obezliği ciddi şekilde arttırıyor. Bizde de bol hamur işi yemekler var. Özellikle Orta Anadolu’da vücuda lüzumsuz karbonhidrat alınıyor ve bu da vücutta kan yağlarına dönüşüyor ve depolanıyor.” uyarısında bulundu.
Yanlış beslenme bağırsak mikrobiyatasını bozdu
Bağırsaklarda faydalı bakterilerin olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “Bakterilerin yüzde 80’i faydalı bakteridir. Bu faydalı bakterilere probiyotik deniyor. Vücuttaki birçok vitamin, mineral, birçok antioksidanlar ve hatta mutluluk hormonu olarak bildiğimiz serotonin bile bağırsaktaki bu bakteriler vasıtasıyla üretiliyor. Orada kullanılmıyor ama vücuda veriliyor. Fakat yanlış beslenme, bağırsaktaki mikrobiyotayı da bozdu. Bağırsaktaki probiyotik dediğimiz faydalı bakteri dengesi bozuldu. Böyle olunca da vücuttaki serotonin üretimi de bozuldu. Serotonin vücutta sadece beyin değil uyku, iştah ve mutlulukla da ilgilidir. Triptofan diye bir madde var. En çok fındık, çavdar ekmeği ve tam tahıl ürünlerinde en çok bulunuyor. Buğdayın daha doğrusu unun kepekli kısmı hayvanlara verildi, rafine kısmını insanlar yedi. Seneler bunlardan mahrum geçti ve yanlış beslenme nedeniyle insanların çoğunda bağırsak florası bozuldu.”
Beynin yakıtını bağırsaklar hazırlıyor
Bağırsaklarımızdaki mikrobiyotayı düzeltmeden artık depresyonla ilgili tedavide daha köklü adımlar atmadıklarını belirten Nevzat Tarhan, “Bağırsaklar, ikinci beyin olarak tanımlanıyor. Biraz abartılı da olsa gerçeklik payı var. Bağırsaklar beyindeki serotoninin fabrikası gibi çalışıyor. Beyin gibi fonksiyon yapmıyor ama beyine malzeme üretiyor. Beynin yakıtını bağırsak hazırlıyor diyebiliriz. Bağırsaktaki mikrobiyata bozulduğu için de beyne yanlış yakıt gidiyor. Örneğin bir otomobilde motoru Premium yakıtla beslemek var bir de bozuk yakıtla beslemek var. Birinci sınıf yakıtla otomobili çalıştırırsak verim, performans ve enerji artar. Beyne giden yakıt bir nevi bozulduğu için beyin sağlıklı çalışmıyor.” dedi.
Beslenme hataları ile Alzheimer arasında nedensellik bağı var
Serotonin üretimindeki bozulmanın Alzheimer’ın artmasının sebepleri arasında gösterildiğine dikkat çeken Nevzat Tarhan, “Beynin temel yakıtının sağlıksız olması ve beslenme hataları ile ileri yaşlarda obezite ve Alzheimer arasında nedensellik bağı var. Arada ciddi bir neden sonuç ilişkisi var. Pazarlama teknikleri viral pazarlama yapıyor. Çocuklar küçük yaşta ‘ben sadece çikolatayla yaşarım’ diyor. Kişi üniversiteye gelmiş hala ‘çikolatayla yaşarım’ diyor. İnsan beynini ödül ceza sistemiyle bozuyor. Burada uyuşturucu madde ile çikolatanın bir farkı yok. O yüzden insanın ciddi şekilde bunu yemeyi kontrol etmesini öğrenmesi lazım. Çikolata yiyor ve fazla yediği için de obez oluyor.” ifadelerini kullandı.
Yediğini görmüyor çünkü algı körlüğü oluşuyor!
Duygusal yemenin düzeltilmemesi halinde yeme ve beslenme konusunda hatalara sebep olacağını vurgulayan Tarhan, “Birçok örtülü depresyon vardır. Kişi depresyonda değildir. Neşeli ve canlıdır fakat duygusal beslenme yapıyordur. Yani stresini yiyerek baskılamaya çalışıyordur. Canı sıkılıyor buzdolabına gidiyor, canı sıkılıyor kola ya da meşrubat içiyor. Bu kişiler sonra ‘ben bir şey yemiyorum ki, su içsem yarıyor” diyor. Böyle durumlarda beslenme uzmanlarının yaptığı çok güzel bir uygulama vardır. ‘Yediklerinizi lütfen not alır mısınız?’ diyorlar. Beslenmeyle ilgilenen psikologlar da bunu yapıyor. Kişi sabahtan başlıyor, yediği ve içtiği her şeyi not alıyor. Akşam olduğunda ‘Ben neler yemişim’ diyor. Yediğini görmüyor çünkü algı körlüğü oluşuyor. Duygusal yeme olduğu için algı körlüğü oluyor. Yediğinin bile farkında değil. Onun için farkındalık oluşturmak için yediğin her şeyi not al diyoruz.” diye konuştu.
Yanlış beslenme hücreyi bozuyor, erken yaşlanmaya sebep oluyor
Aşırı karbonhidrat tüketiminin olumsuz etkilerine değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu beslenme tipi, oksidatif stresi arttırıyor. Oksidatif üs yapıyor vücutta. Bu durum da dokularda birikime yol açıyor. İç damar sertliğine neden oluyor. Hücreleri yavaşlatıyor, hücre zarının geçişkenliğinin duyarlılığını zayıflatıyor. Daha önceki eski bilgiler hücrenin beynini çekirdek kabul ediyordu ama şimdi son bilgilere göre hücrenin beyni zarı. Hücrenin en akıllı yeri, mikrotübüller. Bütün vücuttan haberleşiyorlar. Vücuttaki hücreler diğer hücrelerle tıpkı telsiz ve internet gibi haberleşiyor. Yanlış beslenme bunları bozuyor, hücreyi bozuyor, erken yaşlanmaya sebep oluyor.” uyarısında bulundu.
Yanlış beslenme ömrü kısaltıyor
İnsanın genetik koduna göre yaşının aslında 140 olduğunu, bazı görüşlere göre 180’e çıkabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Fakat yanlış beslenme ve obezite yüzünden ortalama ömür kısalıyor. Ama son zamanlarda özellikle obeziteye karşı bir toplumsal bilinç var.” dedi.
Mutsuz olduğumuz için mi, haz için mi yiyoruz?
Obeziteye yeme bağımlılığının neden olduğunun belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Obez bir kişi bize başvurduğu zaman altta yatan psikolojik nedenleri araştırıyoruz. Bu kişi neden yiyor? Mutsuz olduğu için mi yiyor, haz için mi yiyor? Bu kişilerin beyindeki ödül ceza sistemi bozuluyor.” dedi. Beyindeki ödül ceza sisteminin, bütün beynimizin temel sistemi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsan beyni kazanç odaklı çalışır. Yani yaptığı işlerde kazanç gördüğü zaman o işi yapar. Pazarlama tekniklerinde de öyledir. Kişi kazançlı çıkacağını düşünürse o ürünü alır. Beyindeki ödül ceza sistemi bozulan kişi, daha çok yemek yiyor. Bağımlılığa ödül yetmezliği sendromu da deniyor. Obezlerde ciddi şekilde tıpkı madde bağımlılığı gibi yeme bağımlılığı var. Yemek yemezse krize giriyor, onun için bir türlü zayıflayamıyor. Çünkü kontrol bozulmuş.” dedi.
Bilinçli yemek yeme alışkanlığı çocukluk döneminde kazandırılmalı
Bilinçli ve sağlıklı yemek yemenin küçük yaşlardan itibaren öğrenilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Burada yemek yeme konusunda denge kurmak önemli. Ne aşırı yeme ne de hiç yememe. İkisi de önemli sorunlara yol açabilir. Çünkü hiç yememe beslenme bozukluğu da bir hastalıktır. Anoreksiya ya da bulimia gibi bazı hastalıklara sebep oluyor. Kişi 29 kilo olduğu halde kendisini 150 kilo zannediyor. Beyindeki yeme algısı bozuluyor, açlık tokluk durumu bozuluyor. Özellikle yeme dürtüsünü düzeltmek ve akıllıca yemek yeme alışkanlığını çocuk yaştan kazandırmamız gerekiyor.” diye konuştu.
Zayıflama ilaçlarına karşı dikkatli olunmalı
Piyasada özellikle de internette zayıflama ilacı olarak satılan maddelerin önemli sağlık sorunlarına davetiye çıkarabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu tür maddeler iştahı azaltıyor fakat beyin kimyasını bozuyor. Beyindeki serotonin, dopamin dengesini bozuyor, şizofreni tepkilere yol açabiliyor. O nedenle bu tip tehlikeli maddelere karşı çok dikkat etmek gerekiyor.” dedi.
Omega3 hücre zarını koruyor
Beyin dokusunun 4’te 3’ünün yağ dokusundan ibaret olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beyin et değil, yağdır. Bunun için Akdeniz tarzı diyetler, fındık, ceviz, keten tohumu, kuru fasulye, Brüksel lahanası gibi yiyeceklerde Omega3 var. Omega3 hücre zarını koruyan bir vitamindir. Omega3’ün sinir hücrelerini çok koruyucu etkisi var. Özellikle beyinsel becerilerin gelişmesinde, okul başarısının yükselmesinde etkili olabiliyor. Sağlıklı ruh ve sağlıklı beden demek, sağlıklı hücre zarı demektir. Bu da Akdeniz diyeti ile çok yakından ilgilidir.” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.