Öğrenciler pandemi dönemide daha da güçlendi

Özelikle öğrenciler bu dönemde en çok etkilenen grup içine giriyor. Kaygı, korku ve kuşkunun yoğun yaşandığı bu dönemde doğru çalışma yöntemiyle çalışma kaygısını, sınavlarla baş etme, doğru eğitim stratejilerini,...

Yayınlanma:
Öğrenciler pandemi dönemide daha da güçlendi

Özelikle öğrenciler bu dönemde en çok etkilenen grup içine giriyor. Kaygı, korku ve kuşkunun yoğun yaşandığı bu dönemde doğru çalışma yöntemiyle çalışma kaygısını, sınavlarla baş etme, doğru eğitim stratejilerini, öğrencilerin ve en önemlisi ebeveynlerin nasıl bir yol izlemeleri konusunda hem moral veren  hem ışık tutan Eğitimci Emine Çaşkurlu önemli açıklamalarda bulundu. Yaşadığımız olağanüstü bu durumun “Sınava hazırlanan öğrencilere bir faydası oldu” diyen Çaşkurlu “ Sınava hazırlık süresinde bugüne kadar öğrencini hayatında çok fazla aktör vardı. Aile, okul, destek alınan bazı kurumlar gibi… Yıllardır bu aktörler çoğaldıkça öğrencilerin de rolü çalınmış gibi oldu. Öğrenci kendini yönetemez hale geldi. Öğrenci yan roldeydi. Pandemi fırsat sundu. “İş başa düştü deriz” cümlesinin karşılığını gördü. Öğrencilerimiz bu dönemde süreci yönetmek zorunda kaldı ve güçlendi. Korkuyla, kaygıyla değil bu dönemde daha da güçlü girecekler sınavlara” açıklamasında bulundu.

KENDİLERİYLE KONUŞUYORLAR

“Yaşadığımız bu salgın döneminde eve kapanan öğrencilerin yanında okula gitmeye başlayan talebelerimiz kendilerine hiç sormadıkları sorularla yüzleşti” diyen Eğitimci Emine Çaşkurlu “ Kendileriyle konuşuyorlar, eksikliklerini artık biliyorlar. Mücadele kabiliyetini geliştirdikleri için bu dönemde daha çok güçlendiler” ifadesini kullandı.

EĞİTİMCİ EMİNE ÇAŞKURLU PANDEMİ SÜRECİNCE ÖĞRENCİLERİN NELER YAŞADIĞINI ANLATTIĞI RÖPORTAJ….

COVİD 19 SALIGINI İLE BAŞLAYAN YENİ SÜREÇTE ÖĞRENCİLERİ ZORLAYAN UNUSURLAR NELER?

Açıkçası, ZORLAYAN ONLINE DERS DEĞİL ÖN YARGILAR.

Bir yıla yakın süredir aynı konu aynı cümlelerle tartışılıyor. Online ders olmaz,  verimli değil, olmuyor, olamıyor… Aileler, öğrenciler, kurumlar, öğretmenler hemen herkes bu durumdan muzdarip.

Elbette eksik kalan yanlar oluyor, elbette sosyal etkileşim öğrenme sürecinde önemli. Fakat pandemi hız kesmiyor, bu gerçek. Öncelikle bu gerçekle savaşmayı bırakıp adapte olmalıyız. Evde olmanın, online derslerin bize sağladığı olanaklara odaklanıp durup tartışmak yerine enerjimizi alışkanlıklarımızı değiştirmeye, kendimizi geliştirmeye harcamalıyız. 

Öğrencilerin akademik bilgi ile ilişkisindeki soğukluk pandemi öncesinde de biz eğitimcilerin gündemindeydi. Değişen merkezi sınav içerikleri de bize öğrencilerimizin mevcut veya yeni bilgilere bağlanma, o bilgileri hayatlarıyla ilişkilendirme yani bilgiyi kendine mal etme becerilerinin beslenmeye muhtaç olduğunu gösteriyordu. 

Akademik başarı için, öz farkındalık, öz disiplin, öz yeterlilik gerekiyor ve inanın bunların pandemi süreci ile alakası yok. Zorlanan öğrenciler yüz yüze eğitimde de aynı nedenlerle zorlanıyorlardı. Fakat tabii o sırada okul, kurs, özel öğretmen, rehberlik, koçlar hatta psikologlardan yardım alınarak süreç yönetilmeye çalışılıyordu. Oysa öğrenme öğrencinin asli işidir. İşin patronu öğrenci olmalıdır.

SORUN DERSLERİN ONLINE OLMASI DEĞİL, SORUN BAŞKA YERDE DİYORSUNUZ BUNU AÇAR MISINIZ?

Pandemi, bizi belirsizlikte tuttuğu için kaygı, kuşku ve korkuyla kuşattığı için hepimizi zorluyor. Diyorum ki gelin bu zorluktan güçlenerek çıkalım.

Bir öğrencinin okul veya sınav başarısını etkileyen unsurlar şöyle sıralanabilir:

* öğrencinin potansiyeli, kapasitesi

* öz farkındalığı yani kendi zihnini öğrenip öğrenemediklerini, hislerini, düşüncelerini takip edebilmesi, kendisiyle içe dönük konuşmalar yapabilmesi

* öz yeterlilik yani öğrencinin eğitsel işlerde güçlü, zayıf yanlarını kabulü, mükemmelliyetçi olmaması, başarabileceğine, yapabileceğine inanması

* öz disiplin yani başkalarının ne yapacağını söylemesine gerek kalmadan öğrencinin kendini kontrol edip planlı ve sıkı çalışması.

Ayrıca

* anne-babanın tutum ve davranışları

* ailenin eğitim ve disiplin anlayışı

* ailenin okuma öğrenme motivasyonu 

Tabii ki

*bilginin alındığı kurumların (okul/ kurs) öğrenme sürecini yönetme becerisi, öğretmenlerin profesyonellikleri

Son olarak da

*arkadaş, akran etkileşimi sayılabilir.

Bütün bu aktörler kendilerini pandemi öncesi sonrası değerlendirip eski alışkanlıklarından kurtulup değişmeli. BU aktörlerin hepsinin eksik ve yanlışları vardı. Pandemi sonrası için şimdiden kendimize çeki düzen verelim.

AİLELERİN ÖĞRENCİNİN AKADEMİK BAŞARISINDA ROLÜNE DEĞİNDİNİZ. NE TAVSİYE EDERSİNİZ?

Pandemi sırasında aslında aile ve çocuk bebeklik sürecinden sonra belki de hiç olmadığı kadar baş başa kaldı. Süreci kolay yaşayanlar, gerçekten bağ kuran birbirinin duygu ve düşüncelerine önem veren aileler oldu. Yakınlaşmak için bir fırsat olduğu gibi yakınlaşınca daha çok çatışma yaşayan aileler de oldu. Ama her ne olursa olsun, ailede birbirinin gerçeğini görmek ve değerlendirmek çok önemli. Tespit edilen sorunları, onur kırmadan konuşabilmek ve zorbaca değil zorlayarak ve zorlanarak ortak hareket planı oluşturmak çok önemli.

Öncelikle olaylara soğukkanlı bakmayı, şikayet etmeden çözüme odaklanmayı aile çocuğuna yaşatarak öğretecek.

Bizim kültürümüzde nasihat var fakat yeni nesiller bundan pek hoşlanmıyor Bu nedenle de işe yaramıyor. Aileler sabırlı olacak, günlük yaşam ve çalışma planı yaparak süreci yönetmelerini tavsiye ederim. Eldeki imkanların, zamanın doğru ve verimli bir planlamayla yönetilmesi lazım. Öğrencinin öz disiplini ailedeki yaşantıyla gelişip besleniyor. Zaman bol, evde iş bölümü yapılabilir. Yolda geçen zaman bir şeyin tamiratı veya birlikte yemek yapmakla paylaşımla geçirilebilir. “Sen sadece dersine odaklan.” demek doğru değil. Ders dışı ortak zamanlar, masa başındaki verimi de arttırır.

Gençlerle iletişimde aklına geleni söylemek ilişkiyi geriyor. Ailelerin, kendi duygularını yönetmesi lazım.  Bu süreçte, anlamak ve yardımcı olmak her zamankinden daha da önemli. Öğrenci evinde kendini güvende hissetmeli.

Soru sormak çok önemli. Sorular öğrencinin de öz farkındalığının artmasına yardımcı olacaktır. Mesela ders çalışmayan, erteleyen bir öğrenciye “Sen yapmıyorsun peki dersini kim yapacak?”, “Şimdi yapmıyorsun peki ne zamana yapacaksın?” türünden sorular sorabilirler.

Kendini yeterli görmediği konular için “Eksiklerin ne, bunları nasıl ve ne kadar sürede tamamlarsın? Yardım ister misin? denilebilir.

Biraz da övgü iyi olur. “Yapabilirsin sana güveniyorum” yerine, geçmiş başarılarından veya bugün çok güzel yaptığı şeylerden bahsetmek öz yeterlilikleri için daha doğru olur.

Birlikte hayal kurmak, hedefini parlatır. Tabii uygun, dengeli gerçekçi hedefler belirlemek önemli.

“Bu sınavı kazanırsan ne olur? Kazanmazsan ne olur? Sınav istediğin gibi sonuçlanması için ne yapmalısın? Peki bunu nasıl yapmak istersin? Ne zaman yapmak istersin? Ya da gelecek yıl bir üst sınıfa şu not ortalamasıyla gitmek veya okuldan burs almak veya okulda şu projeye seçilmek hayatını nasıl değiştir?... konuşmalar yapmak öğrencide heyecan yaratabilir.

İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUM ÇOK STRES YARATIYOR BUNA SINAV KAYGISI DA EKLENİNCE İŞ DAHA DA ZORLAŞIYOR. ÖĞRENCİ VE AİLELER NE YAPSALAR BU KAYGIDAN KURTULABİLİRLER?

Bir kere sürekli olumsuz düşünceye odaklanmasınlar. Zor günler, zor bir durum dedikçe zorlanıyoruz.

Çalışmaya odaklanmak eksiklere odaklanmak daha doğru. Eksik yanları tamamlamak için plan ve çalışmalar yapılmalı.

Eğer merkezi sınavlara hazırlanıyorlarsa Lgs veya Yks için sürecin yanlışları düzeltmekle eksikleri tamamlamakla geçeceğini bilmeliler. Her deneme sınavına gerçek sınav sonucuymuş gibi yaklaşmak stresi olması gereken düzeyden yukarı çıkartıyor.

Aslında kaygı ve stres hiç olmasın istemiyoruz. Yönetilebilir düzeyde kaygı ve stres öğrencinin bilgilerini tamamlamasına ve çalışırken daha iyi odaklanmasına yardımcı oluyor.

Davranışlar kadar duygular da başarıyı etkiler. O halde olumlu tutum ve davranışlarla olumsuz duygularımız yönetebiliriz

Aklına gelen her olumsuz cümlenin hemen olumlusunu kurmak. Deneme sınavlarına kaygılı giriyorsa sınav esnasında derin nefesler alıp 1-2 sn ara vermek. Ders çalışırken sevdiği bir objenin masa da olması, gülümseten bir karikatürü duvara asmak, öğrenirken gülümsemek, gülümserken öğrenmek bizi gevşetip rahatlattığı için verimi de arttırıyor.

Klişe haline geldi ve biraz da sığınak oldu “stresten kaygıdan yapamadım” demek. Çalışan verimli çalışan sürecin hakkını veren öğrenci eğer mükemmeliyetçilik baskısı yoksa veya dengeli bir hedefi varsa sınavda bu duyguları taşkın yaşamıyor. Öğrencilerin “dikkat hatası yapmışım” dedikleri soruların pek çoğunun altında aslında bilgi eksiklerini buluyoruz.

Evde çalışırken zamanı yönetmek de önemli. Süre tutmadan çalışıldığında sınavlarda zamanı ayarlamak da güçlük çekebiliyorlar bu da kaygı, telaş yaratabiliyor.

EMİNE ÇAŞKURLU’NUN BİYOGRAFİSİ

İstanbul Kız Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu. Yeni şeyler öğrenmeyi, insanlarla birlikte olmayı, müziği, fotoğrafı, kitapları ve biriktirdiği her ne ise onu paylaşmayı seviyor.

Hedefi, psikolog olmaktı. Fakat tercih hatası yaptı ve iktisatçı oldu. Aldığı eğitimle ilgili uzun ve keyifli bir çalışma hayatı oldu. Yine de hemen her gün,  gençlerle yakın olacağı bir işin hayalini kurdu. Psikolojiyle ilgili kitaplar okumaktan ve eğitimler almaktan hiç vazgeçmedi. Bu tutkunun çıkış noktası, insan davranış ve duygularına duyduğum merak ve hayatıma anlam katacak bir iş arayışıdır.

2002 yılında yeğenlerini teşviki ile EDİM’i kurdu.

EDİM, o günkü eğitim sektörünün zafiyetleri ve faklı bir eğitim kurumu arayan öğrencilerin hassasiyetleri dikkate alarak kurulmuş, tek resmi “dersevi” ve  “butik dershane” olarak faaliyete geçti. O günden bugüne,  kapıdan giren her gencin gelişimi ile ilgili duyduğu yakınlık ve aldığı sorumluluğun verdiği heyecan artarak sürüyor


Hibya Haber Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Keşfet