Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tv100, Show Radyo ve Radyo Viva ortak canlı yayınına konuk oldu; Gazeteci Kerem Kırçuval’ın sorularını yanıtladı, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Kerem Kırçuval- Günaydın, hoş geldiniz, ben Kerem Kırçuval, CHP Genel Merkezindeyiz çok önemli bir konuğumuzla CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla beraberiz. Kemal Bey bizi Genel Merkezde ağırladığınız için çok teşekkür ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Hoş geldiniz efendim.
Kerem Kırçuval- Hoş bulduk, nasılsınız?
Kemal Kılıçdaroğlu- Gayet iyiyim. Konferans salonumuz burası. Dün burada Kadın Çalıştayını yaptık, kadınlarla ilgili vaatlerimiz vardı, onların beklentileri vardı, işsiz olan kadınlar vardı, üniversiteyi bitiren ama iş bulamadığı için evlere temizliğe giden kadınlar vardı onları dinledik. Sakarya’da malum bir patlama olmuştu çok sayıda insan hayatını kaybetmişti, yakınlarını kaybeden kadınlar vardı, çocuğu engelli olan ama kocası işsiz, kayınpederinin evinde kalmak zorunda olan kadınlar vardı, tarlalarda patates, soğan çıkaran ama sosyal güvenlikleri olmayan, peki biz hastalanırsak ne olacak kim bize bakacak diyen kadınlar vardı onları dinledik. Onlarla ilgili tabi çözümlerimizi de söyledik. Aile Destekleri Sigortasının ne olduğunu onu anlattık.
Kerem Kırçuval- Bir kota vaat ettiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.
Kerem Kırçuval- Aslında bununla başlamak isterim ama yani günün sıcak olayı çok çirkin bir saldırı oldu Samsun’da Atatürk anıtına bir saldırı oldu ve bütün Türkiye’nin tepkisini topladı. Atatürk’e yönelik saldırılara yabancı değiliz ama sembol bir anıt. Halat bağlayıp anıtı yıkmaya çalıştılar, yakalandı saldırganlar. Ne dersiniz bu saldırıya?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bunlar gündemi değiştirmeye yönelik olaylar. Vatandaşın gündemi perişan, vatandaşın mutfağında yangın var. Bu gündemi değiştirmek için bazıları kalkıyorlar toplumun dikkatini belli bir yöne çekmek istiyorlar. Mustafa Kemal Atatürk’le bizim ne sorunumuz olabilir? Bu ülkeyi kurtaran kişi. Sadece bizim önderimiz değil aslında bütün mazlum milletlerin önderi olan bir kişi. Örnek birisi. Yani hangi gerekçeyle bunu yaparlar. Bir akıl tutulması var. Dediğim gibi yani gündemi değiştirmek, dikkatleri başka yöne çekmek için bazı insanların… Bunlar sağlıklı ruh yapısına sahip olan insanlar da değil. Bu ülkede yani işgal altındayken işgale direnen, toplumu örgütleyen yani Gaziantep’inden tutun İzmir’ine kadar hemen hemen her alanda mücadele…
Kerem Kırçuval- Bağımsız bir ülke bırakmak…
Kemal Kılıçdaroğlu- Siyasal ve ekonomik bağımsızlığı sağlamaya yönelik olağanüstü çaba harcayan. Bu ülkenin minarelerinde ezan okunuyorsa onun sayesinde olan yani nasıl olur da bunu yaparlar? İşte dediğim gibi akıl tutulması var. Ama bunların hiçbir önemi yok.
Kerem Kırçuval- Süleyman Bey meczup derdi bu insanlara.
Kemal Kılıçdaroğlu- Yani evet meczup yani. Bu ülkenin insanları tarihlerini Mustafa Kemal Atatürk’ü, Milli Kurtuluş Savaşının gazilerini, şehitlerini hiç unutmadılar, unutmazlar da zaten, anlıyoruz da zaten onları. Arada bir bu tür insanlar meczuplar çıkıyor rahmetli Süleyman Demirel’in dediği gibi meczuplar çıkıyor ama asıl bunların amaçları farklı.
Kerem Kırçuval- Toplumunda bu konuda sağduyulu olması lazım. Siz zaten bir süredir provokasyonlara, sokak olaylarına dikkat çekiyorsunuz. Yani insanların sokağa çıkmaması gerektiğini, sonuç itibariyle sandığın geleceğini söylüyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Kesinlikle. Bunu yapmak isteyeceklerdir, benzer olaylar belli yerlerde de olacaktır. Ama hiç kimse hiçbir vatanseverin yüreğinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sevgisini söküp çıkaramaz efendim mümkün değil yani.
Kerem Kırçuval- En merak edilen meseleyle başlamak zorundayım. Siz de bu soruyu duymaktan bıkmış olabilirsiniz ama ben şöyle soruyum ama. Bir tarif yapıyorsunuz yani memleket millet ittifakının Cumhurbaşkanının kim olacağını merak ediyor. Siz bir tarif yapıyorsunuz, olmayacak kişiyi biliyoruz Meral Akşener ben Başbakan olmak istiyorum dedi. En azından olmayacak bir isim belli. Siz de bir tarif yapıyorsunuz diyorsunuz ki, devleti tanıyan, herkesi kucaklayan, ayrım yapmayan, kimseye mesafe koymayan, bütün değerlere saygılı bir isim. Ben bu tanımı okuyunca eşittir Kemal Kılıçdaroğlu anlıyorum. Yani bir tek ismini söylemiyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, aslında yaptığım tanım sağduyulu her insanın kabul edeceği bir tanım. Şimdi Cumhurbaşkanı dediğiniz kişinin 84 milyonu kucaklaması lazım. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi toplumların inançlarına, kimliklerine, yaşam tarzlarına saygı duyması lazım. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi günün 24 saati konuşmaz. Çok önemli günlerde toplumun dikkatini çekmek için çok önemli günlerde konuşur. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi devletin sigortasıdır. Siyasal partiler arasında uzlaşmayı sağlar, bir tartışma çıkar ve olay çözümlenemez noktaya gelirse onları davet eder, sorunun çözümüne katkıda bulunur. TBMM’nin açılışını yapar ve o açılışta olabildiğince güzel, herkesi kucaklayan, demokrasinin erdemlerini anlatan güzel konuşmalar yapar. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi budur. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi devletin adaletle yönetilmesini sağlar ve bunun için çaba harcar. Bir yerde bir aksaklık varsa ilgilenir, yeni geldiğinde uyarır. Böyledir Cumhurbaşkanı dediğimiz kişi. Yani bu ben miyim bir başkası mı bilmem ama hafızamdaki şey bu. Yani Cumhurbaşkanı dediğiniz kişinin böyle olması lazım. Siyasal partilere eşit mesafede olması lazım. Çünkü siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Bunlar kendi aralarında elbette ki doğal olarak tartışacaklardır. Artıyı, doğruyu bulacaklardır, vatandaş hafızasını çalıştıracaktır, vatandaş düşünecektir, doğruyu saptayacaktır. Hangi partiye oy veriyorsa hangi gerekçeyle oy verdiğini bir şekliyle araştıracaktır, bulacaktır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı toplumu kucaklayan erdemli bir kişi olması lazım. Birde Cumhurbaşkanı dediğiniz kişinin egolarının olmaması lazım. Kişisel egolardan kesinlikle arınması lazım. Gücün esiri olmaması lazım. Gücü yönetmesini bilmesi lazım. Ama gücü nasıl yönetecek? Toplumun çıkarlarına yönelik gücün yönetilmesini sağlaması lazım.
Kerem Kırçuval- Peki yine bir tek ismi söylemediniz ama bütün tanım sizi işaret ediyor. Kamuoyunda bir başka tartışma daha var bir süredir yaşanıyor Ekrem İmamoğlu tartışması. İstanbul’da bir kar yağışı oldu, 17 saat insanlar bile çile çekti. Ardından elçilerle görüşmesi. Çok değişik komplo teorileri ortaya atıldı. MHP Genel Başkanı istifaya davet etti. Bu meselenin çok sorusu var. Bir, İmamoğlu’nu istifa ettirecek bir şey yaşandı mı sizce? İki, büyükelçilerle temasından sizin haberiniz var mıydı o yemekten? MOBESE meselesi var izlenmesi. Sizde bunu dile getiriyordunuz dinleniyorum, izleniyorum, izleniyoruz diye. Bu meselenin çerçevesini nasıl çizersiniz bilmiyorum ama çok karmaşık bir mesele haline geldi.
Kemal Kılıçdaroğlu- Geldi doğru. Şimdi Kerem Bey, Erdoğan İstanbul’u kaybetmeyi bir türlü içine sindiremedi. Çünkü İstanbul’un rantından yararlanıyordu. Kişisel çıkar, toplumsal çıkar, parti açısından toplumsal çıkar ve AK Partinin büyük ölçüde oradan beslendiğini çok iyi biliyorduk. Hani var ya meşhur konuşması kupon arazi satacaksanız önce benim haberim olacak diye. Düşünebiliyor musunuz yani iş kupon araziye kadar düşmüştü. Tabi İstanbul’u Ekrem Beyin kazanması onların hazmedemeyecekleri bir kayıp oldu. Ekrem Bey, kazanmanın ötesinde başarılı bir belediye başkanlığı performansı da sergiledi. Duran bütün metro yatırımlarını kaynağı buldu, sözleşmeler imzaladı ve dolayısıyla belki dünyada böyle bir metropol yok 10 ayrı yerde 10 metro inşaatını birden başlattı. Bunların durdurduklarını başlattı. Bunu da hazmedemediler. Yolsuzlukların üzerine gitti ki, yolsuzluklar bugünlerde çok tartışılır işte AK Partinin yönetiminde veya kadın kollarında görev alan pek çok kişinin İstanbul Büyükşehir Belediyesinden dolar bazında burs alarak yurtdışına gittiklerini ve bunların belediyede çalışmadıklarını. Yani belediyenin nasıl yağmalandığını da gösterdi, çıkardı ortaya Ekrem Bey. Bundan da rahatsız oldular. Artı yolsuzluk dosyaları vardı, müthiş yolsuzluk dosyaları vardı İçişleri Bakanı devreye girdi yolsuzluk dosyalarını bize verin dedi biz denetleyeceğiz dedi. Dosyaları aldılar hasırın altına koydular dosyalar orada bekliyor. Şimdi bunlara tahammül edemiyorlar. Ekrem Bey bunları yapmak istedi. Engellemek istediler, bunları yapma dediler ama sonuçta bu olay bir değil, iki değil, beş değil, on değil. Ekrem Bey üzerinde baskılar kurmaya çalıştılar. Kar yağışı oldu doğru her kar yağışından sonra kentte olağanüstü bir durum vardır. Ekrem Bey daha önceden verilen bir söz, kendisi İstanbul’a gelmiş büyükelçi dolayısıyla o yemeğe katılması elbette haberim vardı. Yani Ekrem Bey önemli kararlar alırken doğal olarak Genel Başkana bilgi verir, bizde o bilgiyi alırız tabi. Kaldı ki, Ekrem Bey gidip dozerin başında mı duracaktı? Hayır yani yönetecek orayı. Zaten yönetiyor, zaten iyi bir şeyi de var. Orada bakın, İstanbul’dan çok şeyin konuşulması lazımdı aslında. Binlerce kişi havaalanında sloganlar attılar. Binlerce kişi Türkiye’nin itibarını sorguladı. Binlerce kişi Türk Hava Yollarının ne kadar yetersiz olduğunu gördü. Binlerce kişi o havaalanının ne kadar kötü bir havaalanını gördü ve o havaalanında bir bölüm çöktü. Bunlar hiç konuşulmadı bakın. Ekrem Beyin yemeği konuşuldu, kıyamet buradan koptu. Niye kardeşim? Kaldı ki, karayollarına ait olan ana aksta tıkandı. Karayollarına ait olan aks tıkanınca açmak için Sayın Vali Ekrem Beye telefon edip burayı da açar mısın? Oralarda açıldı. Yani dediğim gibi bunlar konuşulmadı.
Kerem Kırçuval- MOBESE meselesi?
Kemal Kılıçdaroğlu- MOBESE şöyle, ben söylüyordum zaten bizim telefonlarımız dinleniyor ama izlendiğimizi de düşünemiyordum yani bu kadar da olmaz diye. MOBESE’de gösterdi ki izleniyoruz aynı zamanda. Hem telefonlarımız dinleniyor, hem izleniyoruz diye.
Şimdi bakın, bu da devletin parti devletine dönüştüğünü gösteriyor. Halkın devleti olmaktan çıkmış, liyakatli bir devlet olmaktan çıkmış adaletli bir devlet olmaktan çıkmış bir kişinin şahsi egolarına teslim olmuş, bir kişinin ve ailesinin şahsi egolarına teslim olmuş bir devlet yapısına, bürokrasinin buna döndüğünü görüyoruz. O nedenle zaten bürokratlara çağrı yaptım.
Şimdi siz kalkıyorsunuz izliyorsunuz, sonra bunu servis ediyorsunuz. Suç mu? Evet suç. Suçun üstüne giden var mı? Giden yok. Neden savcılar suçun üstüne gidemiyor? Cesaret edemiyorlar yarın sürülebiliriz diye. Cesaretsizlik nereden kaynaklanıyor? Hakimler Savcılar Kurulundan kaynaklanıyor. Çünkü Hakimler Savcılar Kurulunu saray teslim almış durumda. Eğer siz bir savcıyı getirip Yargıtay’daki bir dosyanın altına daha imza atma fırsatı bırakmadan o kısa zaman dilimi içinde süratle Anayasa Mahkemesine üye atıyorsanız orada sorun var demektir. Yargı orada tıkanmış demektir. Yargı bir kişiye teslim olmuş demektir. Bir kişiye ve ailesine teslim olmuş demektir. Böyle bir yapı içinde siz demokrasiyi savunabilir misiniz ya da demokrasiyi savunacağız da böyle bir yapı içinde demokrasi vardır diyebilir misiniz? Güçler ayrılığı ilkesi var diyebilir misiniz? Diyemezsiniz.
Bundan sonra Sayın Bahçeli kalktı, efendim Ekrem İmamoğlu affını istemelidir. Niye Beyefendi, niye affını istesin? Çalışan insanlar ne zamandan beri işlerini bırakıyorlar? O göreve Beyefendi mi getirdi? İstanbul halkı getirdi. Buyursunlar yoklama yapsınlar, anket yapsınlar. İstanbul halkı Ekrem Beyi seviyor, Ekrem Bey çalışıyor. Onların düşündüğünden çok daha fazla çalışıyor. Bakın yoksul mahallelere kreş açıyor. Aldı sosyal yardımlar bir sömürü aracı gibi sadece yandaşlara dağıtılıyordu sosyal yardımlar. Sosyal yardımları bütün İstanbul’da gerçek anlamda yoksul olan ailelere ulaştı. Bunların hepsini yapıyorlar, ekibiyle beraber çalışıyorlar.
Kerem Kırçuval- Ekrem Beyden söz etmişken belediye başkanları görevlerini tamamlamalı, halka vaat ettiklerini gerçekleştirmeli demiştiniz. Bu görüşünüzü koruyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette.
Kerem Kırçuval- Yani Cumhurbaşkanlığı sürecinde bunların adaylığı herhalde size rağmen olmaz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, rağmen dersek doğru olmaz. Şöyle, seçildiler, görevlerinin başındalar, bir 5 yıllık süreyi dolduracaklar, 5 yılın sonunda verdikleri bütün o güzel hizmetler dolayısıyla halkın ikinci seçiminde takdir belgelerini alacaklar ve toplumun önüne çıkacaklar. O zaman ellerindeki bir belgeyle 16 milyonluk bir kentin verdiği ruhsatla o zaman halkın önüne çıkacaklar.
Kerem Kırçuval- Yani buradan da anlıyoruz belediye başkanlığı görevi devam edecek. Adalet Bakanı değişti kabinede. Ama izlediğimiz kadar, sizi yakından da takip ediyoruz Adalet Bakanına karşı çok adalete ilişkin çok sert eleştirileriniz var ama Adalet Bakanına karşı o kadar sert değildiniz yani İçişleri Bakanını direk hedef alıyordunuz ama Adalet Bakanını o kadar hedef almıyordunuz. Bu değişimi nasıl görüyorsunuz? Bir değişiminde sürece söyleniyor. Yani AK Parti bir kabinede değişikliklerle bir seçim kabinesi mi kurmaya çalışıyor, eskiye mi dönmeye çalışıyor? Siz nasıl gördünüz bu değişimi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle, efendim Erdoğan çok iyi de etrafı çok kötü. Şimdi bu AK Partinin çekirdek kadrosu Erdoğan’ı kurtarmak için efendim Erdoğan çok iyi bir adam, mükemmel bir adam, mükemmel kararlar alıyor ama etrafı çok kötü. O da etrafını dağıtarak ne kadar iyi olduğunu göstermeye çalışıyor. Ne derlerse desinler bütün bunların sorumlusu bir kişi Erdoğan. Çünkü devlet ona teslim edilmiş vaziyette. Erdoğan’a teslim edilmiş vaziyette. Bakanları alıyor görevden. Adalet Bakanı şöyle, çok konuşan bir bakan değildi. Adalet Bakanları çok fazla konuşmaz. Çünkü hakim kararıyla konuşur diye bir geleneksel söylem vardır. Artı Adalet Bakanı da fazla konuşmazdı, yeri zamanı geldiğinde de bazı haksızlıklara karşı bu doğru değildir diye söylerdi. Adalet Bakanlığı olarak güzel kararlar açıkladılar, adalet reformu nasıl olacaktır, ne yapılacaktır diye açıkladılar ve bunların hepsi de doğruydu. Ama bunların hiçbirisini hemen hemen hayata geçiremediler. Bana ulaşan bilgiler, gidişten Adalet Bakanı son derece rahatsız oldu ve kendisini artık bu görevde kalamayacağı şeklinde dolayısıyla ayrıldı. Hani derler ya izzetü ikbal ile çekildik babı hükümetten diye. Hükümetten böylece çekilmiş oldu. Dolayısıyla Adalet Bakanı adaletteki, yargıdaki soruşturma dünyası diyelim ki savcıların içinde bulunduğu tablodan hazzetmediği için ve bu gidişinde gidiş olmadığını gördüğü için büyük bir olasılıkla görevden affını istemiştir.
Kerem Kırçuval- Bir seçim kabinesi gibi algılamamak lazım o zaman?
Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim şimdi o da tartışılıyor. Efendim acaba Erdoğan bir seçim kabinesi mi oluşturuyor? Kabineye gerek yok efendim Erdoğan var ne kabinesi. Erdoğan böyle söylemlere asla tahammül edemez asla. Düşünebiliyor musunuz Sağlık Bakanına ne söyledin deyince efendim sizin bilginiz dışında biz bir şey söyler miyiz? Bu ne demektir? İrade yoksunluğu demektir devlet yönetiminde. Devlet yönetiminde bir bakan benim iradem yoktur ve her şey oraya bağlıdır derse bakanlığa Ali gelmiş, Veli gelmiş ne fark eder? Kaldı ki, bakanların bir fonksiyonu yok çünkü bakanlarda parti komiseri var. Kim parti komiseri? Erdoğan’ın atadığı AK Partili bir bakan yardımcısı onlar parti komiseridir orada. Bütün talimatlar parti komiseri üzerinden gider. Bakan yukarıda adı bakandır ama gücü yoktur, etkisi yoktur, söylemi yoktur, bir yere atama yapılacaksa böyle bir iradeleri yoktur. Dolayısıyla parti komiserine talimat verilir, parti komiseri yapar. Niçin bakan diyeceksiniz o zaman? Yasaya göre bakan olması lazım bir bakan oraya da birisini getirip oturtuyorlar sen buraya oturacaksın, senin adın bakan ister Milli Eğitim Bakanı, ister Adalet Bakanı, ister x bakanı, y bakanı, Sağlık Bakanı ama sen otur yukarıdan, saraydan verilen talimatların gereğini yap, personele sakın dokunma personelden sorumlu olan parti komiseri var o bütün atamaları yapacak. Düzen bu bakın düzen bu.
Kerem Kırçuval- Az önce sizde söylediniz bürokratlara bir çağrı yaptınız. Bu çağrınıza tepkiler nasıl geliyor? Yani çağrınıza uyuyor mu bürokrasi? Birde sürprizlerim olacak dediniz. Yani bizi nasıl sürprizler bekliyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, bürokrasiden gerçekten belgeler yağıyor, dokümanlar yağıyor, raporlar yağıyor, onaylar yağıyor geliyor. Bunları tabi biz gene ayrıca çek ediyoruz ne kadar doğrudur yanlıştır diye. Örneğin Ulaştırma Bakanı televizyona çıkıp açıklama yaptığında 15 dakika sonra gerçek bilgiler bize ulaştı. İçerden bürokratlar gerçek bilgileri ulaştırdılar ve kendisinin doğruları söylemediğini bize söylediler verileriyle beraber. Bu tür bilgiler geliyor bize. Çünkü bu ülkede hala dürüst, hala namusuyla çalışan, hala aldığı aylığın hakkını vermek isteyen çok sayıda bürokratlar var. Bunlar bir köşelere atılmış vaziyetteler. Çünkü düzgün çalışma, devletin objektif çalışan bürokratlar istemediğini Saray hükümetinin istemediğini bunlarda biliyorlar. Tasfiye edilmişler bir köşede duruyorlar. Artı bürokrat dediğim sadece imza atan değil ayrıca devlet bürokrasisi içinde denetim elamanları da vardır. Biliyorsunuz bu teftiş kurullarını büyük ölçüde tasfiye ettiler bizim yolsuzluklarımızı kimse soruşturmasın diye. Ama orada da hala nitelikli denetim elemanları bütün bu dosyaları tutuyorlar, hepsini raporluyorlar ve bir yerde tutuyorlar. Biz bunları da gayet iyi biliyoruz.
Dolayısıyla korkuları da o gidersek ne olacak diye.
Kerem Kırçuval- Yani sürprizleriniz bu gelen belgelerle mi ilgili?
Kemal Kılıçdaroğlu- Sürpriz Erdoğan dedi ki, benim imzam yoktur dedi. İmzasının olduğu belgeleri açıklayacağız Grup Başkanvekili arkadaşlarıma söyledim onları açıklayacağız. Birisini zaten geçen gün…
Kerem Kırçuval- Açıkladınız.
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır ben değil Grup Başkanvekilimiz açıkladı. İhale bile olmadan altına basmış imzayı bu işi buna verin diye. İhale bile olmadan. Onu da açıkladı Engin Altay Bey açıkladı. Var böyle çok sayıda belgemiz var bunlar yeri zamanı gelince açıklanacak. Şöyle bir şey daha var Kerem Bey. Şimdi yolsuzluk deyince yani Erdoğan, ailesi ve yolsuzluk deyince yani toplum artık bunu yadırgamıyor. Yani zaten yolsuzluk yapıyorlar yani aşina herkes bunu biliyor. Dolayısıyla yolsuzluğu çok fazla dile getirdiğimizde bizim oyumuz artacaktır diye bir şey yok. Toplumun gerçekleri bilmesini isterim, toplumun nasıl soyulduğunu bilmesini isterim. Bakın bütün bu zamlar niye yapılıyor, mutfaklarda niye yangın var? Devletin gelirleri bir grup çeteye aktarılıyor, olağanüstü paralar aktarılıyor. Kimden alınıyor? O fakir fukaradan alınıyor. O fakir fukaradan alınan elektrikti, doğalgazdı, suydu, ekmekti, kömürdü, tezekti, odundu olağanüstü zamlarla paralar alınıyor çetelere aktarılıyor. Sonra bu sefalet çıkıyor ortaya. Yani 84 milyonun ahını alıyorlar bir gruba veriyorlar. Dolayısıyla devlet yönetiminde böyle bir gerçekten de anormal bir tablo var. Bu anormal tablo nereye kadar gider? Seçimlere kadar gidecektir.
Kerem Kırçuval- Bir şey kaybolmuyor dediniz yani devlette evraklar duruyor. Devri sabık olacak mı? Yani millet ittifakı seçimleri kazanması halinde 20 yıllık AK Parti iktidarı döneminde görev yapanları ne bekliyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, şimdi devri sabık diye bir ifadeyi kullanmayı doğru bulmuyorum. Çünkü devletin adaletle yönetilmesi lazım Kerem Bey. Siz iktidar oldunuz diyelim, öyle hırsla, intikam duygusuyla ben senin burnundan getireceğim diye yola çıkarsanız bunlardan bir farkınız kalmaz. Varsa bir yolsuzluk varsa elbette saptayacaksınız ayni tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmayacaksınız da neyi savunacaksınız. Belgelerini koyarsanız, dokümanlarını koyarsınız bağımsız yargıya gönderirsiniz gereği neyse o yapılır. Dolayısıyla bunu bir intikam duygusuyla yapmak yanlış. Efendim ben seni dosyayı yaptım, buraya gönderdim, oraya birde benim seni cezalandıracak olan bir hakim tayin edeceğim o hakim senin cezanı versin. Bunları yaptığınız andan itibaren size olan güven temelden sarsılır. Biz bunu yapmayacağız asla. Asla doğru değil. Hakim hakimliğini yapacak, hukukun üstünlüğü, vicdani kanaatine göre karar verecek. Bakacak belgelere, dokümanlara ona göre karar verecek. Doysa bir devri sabık yaratma, bir intikam duygusu, intikam duygusundan yola çıkarak hırsla, kinle, öfkeyle devleti yönetemezsiniz. Hırsla, kinle, öfkeyle yola çıkarsanız önce siz kaybedersiniz ve topluma söz verdiğiniz, vaat ettiğiniz o huzuru sağlayamazsınız. Düşüncem o. Yani normal bir yerde bugünde bir yerde yolsuzluk olursa gönderirsiniz ilgili kişiler incelerler, araştırırlar, bu devletin namuslu memurları var yani memur Teoman’dan boşuna söz etmiyorum. Çok düzgün, çok namuslu memurlar var, kamu görevlileri var bakarlar bir yerde yolsuzluk var mı, yolsuzluk varsa kardeşim parayı öde yani şimdi İstanbul Büyükşehir Belediyesinden kalkıp da dolar bazında burs alıp da gidip efendim… Bir de üstelik eğitimini de yapmıyor, parayı da geri vermiyor, kadın kolları başkanlığı yapıyor, geliyor milletvekilliği yapıyor. Kardeşim ya görev yapmadıysan paranı geri öde. Yeri gelince de bunlar dinden, imandan bahsediyorlar. Ne dini imanı, siz de din iman var mı? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını nasıl yiyorsunuz siz ve nasıl boğazınızdan aşağı iniyor ve nasıl geliyorsunuz milletin yani TBMM’de kürsüye çıkıyorsunuz birde yemin ediyorsunuz. Ahlak ya ahlakın bu kadar yerlerde süründüğü bir süreci hiç görmedim ben. Adaletin bu kadar yerlerde süründüğü bir süreci emin olun hiç görmedim. Böyle bir garip tabloyla karşı karşıyayız yani.
Kerem Kırçuval- Hep Tayyip Erdoğan’ı tartışmaya çağırıyorsunuz. Daha önce Melih Gökçek’le tartıştınız, Dengir Mir Mehmet Fırat’la tartışır sonuçlarını da yaşadık hep birlikte.
Kemal Kılıçdaroğlu- Çıkarsa karşıma reytingler çok iyi olur. O reytingi seviyor, reytingim çok artsın diyor. İyi ya çıkarsın karşıma vallahi 84 milyon hangi kanala çıkarsa kilitlenir. Onun bir sürü televizyon kanalı var birisine çıkalım.
Kerem Kırçuval- En çok neyi tartışmak istersiniz onunla?
Kemal Kılıçdaroğlu- Ona bana istediği soruyu sorsun. Ben ona 5 – 6 soru soracağım.
Kerem Kırçuval- Sorularınız hazır yani?
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Arzu ederse soruları da önceden verebilirim. Çünkü o sorulara göre prompterda hazırlayabilir. Ama yeter ki bir karşıma çıkma cesaretini göstersin. Ama gösteremez.
Kerem Kırçuval- Öyle mi dersiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Gösteremez.
Kerem Kırçuval- Türkiye’nin önemli ihalelerini alan işadamları, müteahhitler görüşme talebinde bulunuyor dediniz geçtiğimiz günlerde. Görüştünüz mü?
Kemal Kılıçdaroğlu- İhalelerini alan değil. İhaleleri değil. Doğrudan doğruya belli işlerin belli kişilere tahsis edilmesi demek daha doğru olur. İhale diye bir şey yok zaten. Çağırıyorsunuz ben bunu sana verdim diyorsunuz o da alıyor o kadar.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı