Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Yaklaşık 3 hafta önce de ekonomi reformlarımızı kamuoyuna açıklamıştık. Hazine ve Maliye Ekonomi Reformları ile ilgili eylem planını da geçtiğimiz günlerde ilan ettik. Türkiye ekonomisinin potansiyelinin ve asıl dinamiklerinin göstergesi zaman zaman ortaya çıkan temelsiz ve derinliksiz finans hareketleri değil işte bu reform gündemidir.
Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlıklar olarak biz bu reformlara elbette sahip çıkacağız. Toplumun tüm kesimlerinden de kendileri ile ilgili hususların yakın takip yapmalarını herhangi bir gecikme ve eksiklik durumunda konuyu önce ilgili kurumla ardından bizimle paylaşmalarını istiyoruz. Hiç şüphesiz en önemli reform başlığımız milletimize verdiğimiz yeni ve sivil anayasa sözümüzdür.
Türkiye'ye merkezinde milletin yani insanın olduğu yeni bir anayasa kazandırmayı amaçlıyoruz. Geçmişte darbelerin veya olağanüstü dönemlerin ürünü olarak hazırlanan anayasaların milletimizin beklentilerine ve ülkemizin ihtiyaçlarına cevap veremediği kısa sürede ortaya çıkmıştır.
Ülkemizin yönetim sistemini değiştirmek için en köklü değişimi gerçekleştirmiş olmamıza rağmen mevcut anayasamızdaki bu arızayı gideremedik yeni ve sivil bir anayasa konusunu tekrar gündeme getirmemizin sebebi de işte budur.
Diğer yandan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ülkemize kazandırdığı yetenekleri salgın sürecinde çok daha iyi gördük. Sistemin özünü oluşturan hızlı karar alma ve etkin şekilde uygulama mekanizmaları ülkemizin bu dönemde pozitif yönde ayrışmasını sağlamıştır.
Bununla birlikte sistemi artık 3 yılına yaklaşan tecrübeler ışığında geliştirmemiz gerektiğinin de farkındayız. Yeni anayasa süreci Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin tahkimi açısından da bir fırsat olacaktır.
Türkiye için tarihi öneme sahip yeni anayasa hazırlama sürecinin mümkün olan en geniş uzlaşma ile yürümesi ve ortaya çıkan metninde 84 milyonu kucaklaması biz bu anlayışla siyasi partiler başta olmak üzere tüm kesimlerin yeni anayasanın hazırlanmasına katkıda bulunmasını bekliyoruz.
Kadim coğrafyasındaki 1000 yıllık varlığımızı siyasi ve ekonomik katılımlarımızla birlikte sürekli güçlendiriyoruz. Cumhuriyetin kuruluşuyla coğrafyamıza yeniden vurduğumuz egemenlik mührümüzü yaşadığımız kimi sıkıntılara rağmen derinleştirerek koruyoruz.
Türkiye çok partili siyasi hayata geçişle bir demokrasi mücadelesini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile daha da pekiştirmiştir.
Kalkınma mücadelemiz ise uzunca bir duraklamanın ardından geçtiğimiz 19 yılda ülkemizde kazandırdığımız eser ve hizmetlerle ihtiyacımız olan düzeye ulaşmıştır. Böylesine kritik bir dönemde başlayan koronavirüs salgını ülkemiz için hayal ettiğimiz yeni başlangıç konusunda önümüze tarihi bir fırsat çıkarmıştır.
Uygulamaya koyduğumuz tedbirlerden etkilenen kesimler başta olmak üzere hepimizin hayatında çeşitli zorluklara yol açmıştır. Sağlık alt yapımızın gücü sayesinde kimi ülkelerle hala etki görüntüleri ile hamdolsun karşılaşmak kimi zaman sıkılaştırarak kimi zaman gevşeterek salgının olumsuz etkilerini en az seviyede tutmaya gayret ettik.
Salgınla mücadelede en önemli araçlardan biri olan aşılama çalışmalarında da oldukça ileri bir seviyedeyiz. Bu süreçte sağlık alanı kadar önemli bir diğer başarımızın üretim istihdam ve ihracat tarafını sıkı tutmak olduğuna inanıyoruz.
Küresel lojistik ağındaki tıkanıklıklar Türkiye'nin geniş bir havzaya kolayca mal ulaştırma avantajını giderek öne çıkartıyor. Kara yollarımıza demir yollarımıza limanlarımıza havalimanlarımıza yaptığımız yatırımların önemi tıpkı hastanelerde olduğu gibi bu dönemde daha iyi anlaşıldı.
Dün Şehir hastaneleri için bize demediklerini bırakmayanlar bugün niye daha çok hastane yapmadığımızı sorguluyorlar. Aynı şekilde yıllarca bizi ülkenin kaynaklarını taşa toprağa gömmekle suçlayanlar şimdi lafı niye güçlü bir üretim ve ulaşım altyapısı kurmadığımıza getirmeye başladılar.
Türkiye'ye 19 yılda kazandırdığımız tüm yatırımların anlamını çok daha iyi gösterecektir. Buradan menşeine rengine inancına bakmaksızın tüm yatırımcılara bir kez daha sesleniyorum. Gelin Türkiye'ye yatırım yapın. Dün ülkemize yatırım yapanlar bugün büyüyen pazarlar artan kazançları ile bunun meyvelerini topluyorlar.
Bugün yatırım yapanlar da çok kısa bir sürede aynı kazançları elde edeceklerdir. Artık ülkemizde yapılacak yatırımların ölçek olarak iç piyasayı veya bölge pazarlarını aşarak küresel düzeyde tasarlanması ve gerçekleştirilmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye bölgesinin üretim ve ticaret merkezi olmanın ötesine geçerek küresel bir merkez haline geliyor.
Bu vesileyle vatandaşlarımıza evlerinde tuttukları ve milli servetimiz olan altınları ve dövizleri finans kuruluşları vasıtasıyla ekonomimize kazandırmaları çağrımı tekrarlamak istiyorum.
Türkiye'nin yatırımcılar için cazip bir ülke haline geldiği sözümüz afaki bir temenniden ibaret değildir. Bu tespit temiz somut verilere dayanıyor. Mesela geçtiğimiz yıl ülkemizde 103.000 yeni şirket açılırken kapanan şirket sayısı 16 bini dahi bulmadı.
Yeni kurulan şirketlerin de önemli bir bölümü uluslararası sermayelidir. Ülkemizde son 10 yılda kurulan 75700 adet uluslararası sermayeli şirketin 11 binden fazlası geçtiğimiz yıl faaliyete başladı.
Türkiye iş yapma kolaylığı endeksinde eskiden 175 ülke arasında 84. sırada iken artık 190 ülke arasında 33. sıraya çıkmış buluyor.
Tabii ülkemizde felaket tellalları her dönemde olduğu gibi bu günlerde de yine iş başındadır.
Ülkemiz terörle mücadele ederken terör örgütlerinin dili ile konuşanlar hiç eksik olmadı. Hatta 15 Temmuz gecesi milletimiz canı pahasına darbecilere dilenirken darbe şakşakçılık yapanları da unutmadı.
Her krizde insanların sokağa dökülüp ortalığı yakıp yıkması umuduyla sabahlayanlar olduğunu biliyoruz.
Türkiye'nin önünü başka türlü kesemeyeceklerini ülkemize başka türlü diz çöktüremeyeceğini anlayanlar şimdi de gözlerini milletimizin birliğine beraberliğine kardeşliğine dikmiştir.
Gezi olaylarından 15 Temmuz darbe girişimine kadar yaşadığımız her hadisenin gerisindeki en önemli hesap milletimizi kendi içinde parçalayıp gücünü kırmak. Hatta mümkün olursa birbirine düşürmektir. Milletimiz bu oyunu gördüğü için bayrağında ve ezanında sembolleştirme istiklali ve gözü gibi sakındığı evlatları emanet edeceği istikbali etrafında sıkı sıkıya kilitlenmiştir hamdolsun.
Dünyanın pek çok yerinde başarıya ulaşan kirli siyasi ve sosyal bölücülük oyunu Türkiye'de tutmamıştır.
Türkiye'nin egemenlik haklarına saygı göstermeyen hakkaniyete adalete hukuka vicdana ahlaka uygun olmayan hiçbir dayatmanın bizim nezdimizde kıymeti yoktur.
Suriye'den Libya'da Kıbrıs'dan Karabağ'a Doğu Akdeniz'den Ege'ye kadar her yerdeki mücadelelerimizi bu anlayışla başarıya ulaştırdık.
Önümüzdeki dönemde pek çok alanda hayırlı gelişmeleri İnşallah beraberce yaşayacak ve bunu göreceğiz. Şunu unutmayalım bu hayırlı dönemde daha iyi hazırlanmak için her zamankinden çok daha fazla çalışacağımıza biz inandık ve Cumhur İttifakı olarak bu dayanışmamızı da her geçen gün güçlendirerek devam ediyoruz. İnşallah 2023'e varmadan başarıya ulaşacağımıza da inanıyoruz ve yeni anayasamızda bunu taçlandıracağız.
Salgın döneminde işleri azalan esnaflarımızın rezervasyonları iptal olan turizm sektörümüze, okullardaki yüz yüze eğitimin aksaması ile programları bozulan öğrencilerimizin durumlarını yakından takip ediyoruz. Devletimizin tüm imkânlarını sıkıntıya düşen kesimleri desteklemek üretimi ve istihdamı teşvik etmek için sonuna kadar zorluyoruz.
Şartların elverdiği her durumda normalleşme adımlarını atarak kısıtlamalardan bunalan milletimize nefes aldırmayan sıkıntı yaşayan esnafımıza yol açmaya çalışıyoruz.
Avrupa başta olmak üzere dünyadaki pek çok ülkeye göre tedbirleri en akılcı ve makul seviyede uygulayan ülkeler arasındayız
Milletimize karşı sorumluluklarımız gereği tedbirleri güncellemek durumda kalabiliyoruz ülkemizi bir an önce salgının yol açtığı cendereden kurtarabilmenin yolu kurallara hassasiyetle riayet ederek salgını tehdit olmaktan çıkarmaktan geçiyor. Her konuda olduğu gibi ama özellikle salgının tedbirleri hususunda herkesin polisi kendi vicdanı ve aklı olmak mecburiyetindedir.
Bugünde salgınla ilgili tüm gelişmeleri ayrıntılı bir şekilde değerlendirdik. Aşılamada ileri yaşlardan başlayarak 15.000.000 rakamına ulaşmamızı etkilerini sahada görmeye başladık.
Bu sayede ileri yaş gruplarının vaka hasta ve yoğun bakım rakamları içindeki oranları belirgin şekilde azaldı. Genel olarak da her ne kadar vaka sayıları artsa da yatan hasta ve yoğun bakım hastası oranları aynı düzeyde yüksek buna rağmen vaka ve hasta onun yanında vefat sayılarının artması bizim mevcut uygulamaları gözden geçirmeye mecbur bırakmaktadır.
Düşük riskli orta riskli yüksek riskli ve çok yüksek riskli olarak belirleyerek renklere ayırmıştır. Çok yüksek riskli grubu teşkil eden kırmızı kategorideki illerimizin sayısı maalesef nüfusumuzun yüzde seksenini teşkil eden 58 şehre elimizdeki veriler ve yaptığımız değerlendirmeler.
Bütün bunlar ışığında hususları milletimizle bugün paylaşma kararı aldık. Türkiye'nin tamamında sokağa çıkma sınırlaması akşam 21:00 ve sabah 05:00 olarak haftanın her günü devam edecektir. Kırmızı kategorideki illerde sadece Pazar günü uygulanan hafta sonu sokağa çıkma sınırlaması artık Cumartesi ve Pazar günü olarak sürecektir.
Buna karşılık lokanta ve kafe gibi işletmeler renk ayrımı olmaksızın tüm Türkiye'de %50 kapasite ve belirlenen diğer kurallara uygun şekilde çalışabilecektir.
Ramazan ayında ise hep birlikte biraz fedakarlık yapacağız. Bu mübarek ay boyunca ülke genelinde hafta sonları sokağa çıkma sınırlaması uygulayacağız.
Ramazan ayı boyunca Türkiye genelinde lokanta ve kafe gibi işletmeler hizmetleri paket servis ile sınırlandırılacaktır. Yine Ramazan ayı boyunca ülke genelinde toplu iftar ve sahur gibi etkinlikler gerçekleştirilmeyecek bu uygulamadan etkilenecek lokanta ve kafe gibi işletmecilere mevcut desteklere ilave olarak bazı katkılar sağlayacağız.
Nisan ve Mayıs aylarında normalleşme ve ücretsiz izin uygulaması sigorta primi desteğinden yararlanamayan lokanta ve kafe çalışanlarımızın da prim yüklerini üstlenecek ayrıca bunlara kişi başı 1500 lira nakdi ödeme yapacağız. Vatandaşlarımızdan bayramla birlikte her alanda özgürlüğümüzü gönlümüzce yaşayacağımız bir Türkiye fotoğrafına kavuşmak için bu süreci dikkatle ve hassasiyetle değerlendirmeye davet ediyorum.