ABD Başkanı Joe Biden, 24 Nisan'da 1915 olaylarının yıldönümüyle ilgili yaptığı yazılı açıklamada yaşananları "soykırım" olarak tanımlası Türk dünyasında tepki ile karşılandı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın net bir dille kınadığı açıklamaya, resmi ve özel kurum ve kuruluşların yanı sıra Sivil Toplum Kuruluşlarından da tepki yağdı. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar başkanlığında toplanan DEÜ Senatosunun gündeminde de soykırım iddiaları yer aldı. Senato üyelerinin tam katılımıyla yapılan toplantıda ABD Başkanı Joe Biden’ın kamuoyunu yanlış bilgilendiren, belge ve bilgiye dayanmayan mesnetsiz açıklamasına karşılık, kamuoyu açıklaması hazırlandı.
ABD Başkanının ifadelerinin talihsiz ve siyasi propaganda içeren bir açıklama olarak değerlendirildiği kamuoyu metninde şu ifadelere yer verildi;
MÜSLÜMAN KÖYLERİNİ BASTILAR
“Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyeleri olarak bizler, sadece bilimsel yöntemleri kullanarak gerçeklere ve doğrulara ulaşmaya çalışır; tarihi olayları bilgiye ve belgeye dayandırarak açıklarız. Bu noktada, akıl ve mantığa uygun olmayan beyanlara ve davranışlara itibar etmez; hakikatlerin üstünün örtülmesine ve kamuoyunun aldatılmasına da izin vermeyiz. ABD Başkanı’nın sözde Ermeni Soykırımı’na ilişkin talihsiz ve siyasi propaganda içeren açıklamaları karşısında kurumsal ilkelerimizin ve toplumsal sorumluluğumuzun gereği olarak, gerçekleri hatırlatma ve tespitlerimizi paylaşma ihtiyacı doğmuştur. Konunun aslı ve özeti şudur:
Birinci Dünya Savaşı öncesinde başlayan ve savaş sırasında şiddetini artıran bazı terör grupları, özellikle de Ermeni halkı adına sözde silahlı mücadele başlatan Taşnak ve Hınçak gibi çeteler, işgal kuvvetlerinin yardımını alarak Osmanlı Devleti’nden toprak koparma hayaline kapılmışlardı. Bunun için her türlü kötülüğü göze alan bu çeteler, Rusya’nın Çarlık dönemi ile Fransız ordularının Osmanlı topraklarını işgalini kolaylaştırmak ve bölgeyi Müslümanlardan arındırmak için harekete geçmişler; yüzlerce yıldır bir arada yaşadıkları Müslüman ahalinin evlerini ve köylerini basarak kadın, çocuk ve yaşlı demeden çok sayıda insanı katletmişlerdi. Taşnak ve Hınçak çetelerinin Ermeniler de dahil olmak üzere Osmanlı halkına yaşattıkları bu mezalimin ve acıların belgeleri, yalnızca Osmanlıda değil; Rusya ve Fransa arşivlerinde de mevcuttur. Dolayısıyla bu çetelerin o dönemde yaptıkları zulmün günümüzde siyasî propaganda ile inkâr edilmesi, görmezden gelinmesi ya da bir takım çarpıtma ve iftiralar ile üzerinin örtülmek istenmesi, tarafımızca kabul edilebilir değildir.
Unutulmamalıdır ki, bu çetelerin Ermeniler adına Müslümanları katletmeye kalkışması ‘Millet-i Sadıka’ adıyla anılan Osmanlı Ermenilerinin sıfatına da halel getirmiş ve çete mensubu olmayan devletine sadık Ermenileri de mahcup ve mağdur etmiştir. Bu sebeple Osmanlı Devleti, bir tarafta Çanakkale, Galiçya, Irak cephelerinde emperyalist devletleri ile savaşırken; diğer tarafta köyleri ve kasabaları basarak toplu katliamlar yapan ve ihanet içinde olan bu çetelerin kapatılmasına ve yöneticilerinin tutuklanmasına karar vermiştir. Sonuç olarak, bu çetelere mensup İstanbul’da 235 ve diğer illerde ise 321 kişi 24 Nisan 1915 günü tutuklanmıştır. Uluslararası diplomaside yıllarca ülkemizin önüne getirilen, siyasi manipülasyon aracına dönüştürülen ve ABD Başkanının sorumsuzca ifade ettiği 24 Nisan 1915 hadisesi, katliamlardan sorumlu 556 teröristin ve vatana ihanet suçunu işleyenlerin tutuklandığı gün olmaktan ibarettir.
ZORUNLU VE GEREKLİ BİR TEDBİR
Osmanlı Devleti, bu tedbirlerin yanı sıra; işgal ordularının bölgedeki Ermeni çetelerini kullanmasına da mani olmuştur. Bu noktada Osmanlı Devleti, bölgede yaşayan Müslüman halkın korunması, katliamdan kurtulan ahalinin güvenliğinin yeniden tesis edilmesi ve masum Ermeni vatandaşların da can güvenliğinin sağlanması amacıyla Ermenilerin savaştan uzak topraklara sevk edilerek buralara yerleştirilmesine karar vermiştir. Dönemin şartları içinde Osmanlı Devleti’nin aldığı bu tehcir tedbiri, zorlu iklim şartlarında ve salgın hastalıkların kontrol edilemeyen süreçlerinde uygulanmak zorunda kalınmıştır. Osmanlı Devleti’nin buradaki esas amacı, çeteler ile masum Ermeni vatandaşlarını ayırmak; suçluların halk arasında gizlenmesini önlemek olmuştur. Üstelik, yalnızca güvenliğin tehdit altında olduğu doğu illerinde, güvenliğin yeniden tesis edilmesine yetecek kadar Ermeni’nin sevk ve iskânına karar verilmiştir. Bunların dışında başka vilayetlerde yaşayan masum Ermeni vatandaşları, yaşadıkları topraklarda kalmaya devam etmişlerdir. Diğer bir ifadeyle bu tehcir, ciddi güvenlik tehdidi karşısında zorunlu ve gerekli olacak tedbirleri içermiştir. Ayrıca Osmanlı Devleti, Sevk ve İskân Kanunu’nun uygulanmasında ve Ermeni kafilelerinin güvenliğinin sağlanmasında ihmâli olan yetkili kişileri de yargılamış ve sorumlu bulduklarını cezalandırmıştır. Dolayısıyla bu süreçte yapıcı, şeffaf ve hesap verebilir idare ilkesine uygun davranılmıştır.
BİLİMSELLİKTEN UZAK
Milli Mücadele dönemi sonrasında büyük fedakârlıklarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, Türkler ve Ermeniler arasındaki tarihi bağları korumaya; barışı ve dostluğu muhafaza etmeye özen göstermiştir. Ancak Türkiye’nin bütün iyi niyetine ve çabasına rağmen uluslararası güçlerin teşviki ve desteği ile Ermeni terör örgütü Asala ortaya çıkartılmış; bu örgütün suikast ve eylemlerinde çok sayıda Türk vatandaşı şehit edilmiş ve yaralanmıştır. Bu olaylar, bizler için son derece üzüntü vericidir.
Tarihi çarpıtmanın öznesi haline getirilen 1915’teki bütün hadiseler belgelidir ve bir gerçeğe işaret etmektedir. O da, böyle bir soykırımın olmadığıdır. Maddi kaygılardan beslenen Ermeni lobisinin birçok ülkede ortaya koyduğu senaryo benzer olsa da, yalanları aynı olmaktadır. Bu bağlamda dost ve müttefik olduğunu iddia eden ABD Başkanı’nın 1915 olaylarına ilişkin yaklaşımı bize göre, hem bilimsel değer taşımamakta hem de hiçbir doğruya işaret etmediği için yok hükmünde sayılmaktadır.
KAMUOYUNU AYDINLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ
ABD Başkanının söylemini ‘mesnetsiz, haksız ve hakikatlere aykırı’ olarak değerlendiren Sayın Cumhurbaşkanımızın Ermeni iddialarına ilişkin ortak tarih komisyonu kurulmasına yönelik teklifleri ise bize göre verilecek en net ve anlamlı mesajdır. Akla mantığa ve yüksek insani değerlere önem veren bilim insanları olarak, bu konudaki akademik çalışmalarımızı yayınlamaya; kamuoyunu aydınlatmaya; milletimizin ve devletimizin yanında durmaya devam edeceğiz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı