Faruk Eczacıbaşı: ‘‘Dijital devinimlerle dolu bir dünyanın gençleri öncelikle esnek olmayı bilmeli’’
Son 20 sene içinde bizim ve gençlerin yaşamını değiştiren ve etkileyen inovasyonlar var. Akıllı telefonlar buna bir örnek… Bu telefonların adı telefon ama konuşma fonksiyonundan önce mesajlaşmak, resim çekmek, müzik dinlemek ve fotoğraf çekmek geliyor. 2020 yılında bir dakikada internetten geçen trafikte 41 milyon tane mesaj bir dakikada atıldı, Amazon’da 6.700’e yakın paket teslim edildi, Tik Tok’ta 2.700 uygulama indiriliyor. Dijital göçmen olarak kabul edilen bizim kuşağımız analog dönemde yetişti, sizler ise dijital dönemde yetiştiniz ama dijital sakin olmayacaksınız, yeniliklerle dolu bir devinim dünyası içinde yaşayacaksınız. Bu dünya için kendi kendinizi yetiştirmeniz, esnek olmanız lazım. Pandemi ile hayatımızı nasıl aşırı bir şekilde değiştireceğini gördük. Hayatımızdaki büyük boyutlu kırılımlar karşısında ikinci bir değişim planlamadan ziyade uyum sağlama yetkinliğimizi geliştirmeliyiz.
“Üniversitede branş seçiminden önce gençler kendilerine sorular sormalı ve 10 yıl sonrasını hayal etmeli”
Ben çalışma hayatıma atıldığım zaman bir planlamacı olarak başladım. Planlamacılar bundan 3 yıl veya 5 yıl sonrasını öngörmeye çalışan insanlardır. Bugün beş sene öncesine baktığımız zaman gülüyoruz. Gençler üniversiteye gitmeye hazırlanırken mühendislik, sosyoloji, hukuk gibi kutucuklarla bakıyor, ancak kutucukların birbirlerine olan akışkanlığının arttığını görüyoruz. Bir dalı okumanın peşinde gitmek yerine, ‘Bundan sonra ben kendi hayatımı ne olarak görmek istiyorum? Kendimi kim olarak görmek istiyorum?’ diyerek bundan 10 sene sonrasını kendimce tasavvur etmeyi düşünmeye çalışmalı gençler. Sonra da ‘Ben farklı disiplinlerden ne öğrenebilirim? Nasıl öğrenebilirim? Ve kendi işimi kendi oyun alanımı kendi dar alanımı nasıl belirleyebilirim?’ yaklaşımıyla iyi tartmaya çalışırdım. Gençlerin kişiliği, merakları, ilgi alanları ve yapmak istedikleri doğrultusunda üreterek dünyadaki yerini belirleyecek.
Dr. Uygar Özesmi: “Etik kavramlar çerçevesinde hareket etmeyen ve bize yansıtılmış olan o vahşi kimlikten çıkmamız gerekiyor’”
Yapay zekâ sayesinde biz hem kendimiz konusunda çok şey öğrenebiliriz hem de yapay zekayı çok faydalı biçimde kullanabiliriz. Ama şunu unutmamamız lazım ki sonuçta Homo Sapiens dediğimiz şey bir Homo Economicus değil. Homo Sapiens "bilge" demek, akıllı veya zeki demek değil. Bizler gerçekten bilge bir tür olacaksak o zaman Homo Economicus olmaktan çıkmamız gerekiyor. Sadece kendi çıkarı için hareket eden, rekabetçi, doğayı dikkate almayan, etik kavramlar çerçevesinde hareket etmeyen ve bize yansıtılmış olan o vahşi kimlikten çıkmamız gerekiyor. İnsanın özünde yardımsever, işbirliğine yatkın, birlikte hareket edip toplumsal sorunlara çözümler üretmek isteyen bir yapı var. Biz ister uçak tasarlayalım ister bıçak. İster yapay zekâ tasarlayalım. Bu lineer sistemleri rekabet ve çıkar üzerine bunları kurgularsak o zaman Fermi paradoksunu biz kendi kendine gerçek kılarız.
‘‘Kendimizi işbirliğine dayalı, güçsüzlerin, doğal sistemlerin gözetildiği anlamlı bir varoluşa taşırsak farkındalığa erişmiş yapay zekayı da geleceğe taşıyabiliriz’’
Fermi paradoksuna göre evrende bizim dışımızda canlıların ve uygarlıkların var olma olasılığının yüksek olduğuna dair tahminlere rağmen bunları doğrulayacak herhangi bir kanıt veya temas yok. İklim krizi yüzünden bu gezegende fosil kaydına geçebilir ve bir gün Fermi paradoksunun dışına çıkan bir uygarlık tarafından ziyaret edildiğimizde sadece bir fosil kaydında bulunabiliriz. Bilge bir insan, bir Homo Sapiens olarak ihtiyacımız olan şey lineer değil döngüsel, rekabete değil işbirliğine dayalı, güçsüzlerin, doğal sistemlerin gözetildiği, herkesin aynı fırsatlara sahip olduğu, gücün toplanmasına müsaade edilmeyen, etik bir varoluş mümkün kılmak için çalışmak ve böyle toplumlar kurgulamak. Kendimizi anlamlı bir varoluşa taşırsak bizimle birlikte belki farkındalığa erişmiş yapay zekayı da birlikte hep beraber geleceğe taşıyabiliriz.
Füsun Sarp Nebil: ‘‘Robotlar işimizi elimizden alacak mı, teknoloji gelişirken, insan faktörüne ne olacak?’’
Her yeni teknoloji insanlarda korku yaratmış ve değişimin kendilerini kötü yönde etkileyeceğine dair olumsuz yorumlara neden olmuştur. Robotlar işinizi elinizden alacaklar mı sorusu hem evet, hem hayırla yanıtlanabilir. Evet, tıkanan kanalizasyonu açan mikro robotlar gibi bazı işleri robotlara yaptıracağız. Hayır, drone pilotluğu daha önce olmayan yeni işler doğacak. Bu döngü tarihin her çağında olmuştur. Darbeli matkap işini yapan yok olmuştur ancak o darbeli matkabı yöneten kişi hala vardır. Günümüzde problemlerden biri robotlar ve otonom araçlar için alt yapı hazırlanmamış olmamasıdır. Bugün otonom kamyonlar hazır ancak Türkiye için örneklersek 500 bin kamyon ve 500 bin tane kamyonet var. Bu 1 milyon kişinin aileleri ile birlikte 5 milyonluk bir zümreyi etkiler. Bu konuda dünya çapında toplumsal mutabakata, hukuki alt yapıya ve eğitime ihtiyaç var.
‘‘İnternetle birlikte hayat değişiyor ama insan karakteri değişmiyor, ortamı doğru analiz eden gençler mutsuz olmak yerine kendi hikayesini yazmaya odaklanmalı’’
Yeni bir çağdayız, her şey değişiyor ve internet bunu hızlandırıyor. Bu çağı değiştiren internet ortak akıl ve yıkıcı etkisiyle her şeyi değiştiriyor. İnternetin babalarının felsefesi; açık-eşit paylaşımlı idi ve bu yeni neslin karakterini de şekillendirdi. Gelmekte olan nesillerin en önemli özelliği ‘‘farkındalık’’ yani ‘‘ayakları bizden daha fazla yere basıyor.’’ Bunun sonucunda ‘‘farklılıklara’’, ‘‘hayvanlara’’ ve ‘‘çevreye’’ karşı duyarlılığın arttığını görüyoruz.
Hayat değişir ama yine de tarih tekerrür eder çünkü tekerrür eden insan karakteridir. Yapmanız gereken, korkmak ya da mutsuz olmak değil, önündeki hayata odaklanmaktır; ortamı analiz etmek ve kendi hikayenizi yazmaktır. Geleceğin iş hayatında ‘‘çalışan’’ ya da ‘‘girişimci’’ olarak, kendine yer bulmanın en önemli şartları ‘‘Akıl-Beceri’’ ile ‘‘Uyum-Çeviklik’’tir. Bu zıt gibi görünen ama birbirini destekleyen kavramlarda kendini geliştirmenin yolu meraktan, sürekli sorgulamaktan geçer.
Hisar Okulları, dünya ile rekabet edebilen öğrenciler yetiştiriyor
Gençlere sürdürülebilir bir gelecek kurgulayabilmeleri adil ve eşit bir dünya yaratabilmeleri için gerekli olan eğitimleri sunmayı misyon edinen Hisar Okulları, kurulduğu ilk günden bu yana, dünya ile rekabet edebilen öğrenciler yetiştirmek üzere; bilim, mühendislik, sanat, tasarım gibi farklı alanların ilişkilendirildiği bir eğitim modeli ve akademik program sunuyor. Okul; en küçük yaşlarından başlayarak, her düzeydeki öğrenciler için ilgi alanları doğrultusunda deney ve gözlem odaklı bilgi ve beceri edinme fırsatları yaratıyor. Bu becerilerle donanmış öğrenciler yaşam yolculuklarına, sorun belirleme, çözüm üretme ve bu çözümleri sebatla uygulamaya koyma tecrübesiyle başlıyorlar. 1400 öğrencisi olan okulun mezunları, Türkiye ve dünyanın önde gelen eğitim kurumları ve kuruluşlarında eğitim ve çalışma hayatlarına devam ederken, içinde bulunduğu toplumun ilerlemesine de katkı veriyor.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı