Gülsan Holding oturum sponsorluğunda gerçekleşen forumun akşamüstü ‘Gelecek Senaryoları ve Öngörüleri’ başlıklı ikinci oturumunda EBRD Risk ve Uyum Başkan Yardımcısı ve CRO Annemarie Straathof konuk konuşmacı olarak oturumun açılışını gerçekleştirdi.
Türkiye’nin 2021’de de devam eden bir büyüme olmasının gerçekçi bir beklenti olduğunu ancak bunun reform uygulamaları, pandemi ve istikrara bağlı olduğunu belirten EBRD Risk ve Uyum Başkan Yardımcısı ve CRO Annemarie Straathof, “Kovid-19 krizinin dünyanın yüzleştiği en büyük şoklardan biri oldu. Bu krizi büyümenin 2019 yılında keskin bir şekilde -7,5’e yavaşladığını EBRD bölgesi ekonomilerde de gördük. 2020’de de -1 daha eklendi. Neredeyse tüm ülkeler gayri safi milli hasılada bir daralma yaşadı. Türkiye, Çin dışında 2020’de pozitif rekor kıran tek G20 ülkesi oldu. Krizin doğrudan etkisi EBRD ülkeleri nüfusunun daha büyük bir kısmı tarafında hissedilirken, diğer yandan gelişmiş algıda krizin yükü orantısız olarak düşük gelirliler, eğitim ve kadının üzerine bindi. Covid-19 krizi global finans krizine göre çok daha büyük ve gerçek ekonomik etkiye sebep oldu. Ülkelerdeki ekonomik yapısal zayıflıkları ortaya çıkardı ve kapsayıcı ekonomilerin geliştirilmesi ihtiyacını ortaya koydu. Toparlanma hızı ise aşı hızına bağlıdır. EBRD ise 2020’de 11 milyar Euro rekor yatırım yaptı. Krizden dolayı kamu ve özel kuruluşlarına yaşadığı nakit sıkıntısı için destek verdik” dedi
Türkiye’deki belediyelerle çalıştıklarını, yeşil şehrin gündemlerinden biri olduğunu ifade eden Straathof, Avrupa Yeşil Anlaşması ve Paris Anlaşması’nın da imzalanmasıyla birlikte Türkiye’nin sanayideki rekabetinin güçleneceğinin altını çizerken, “Yeni teknolojiler, Ar-Ge ile enerji ve ulaştırma altyapı sektörlerinin daha yeşil ve daha akıllı olma hususunda birlikte çalışacağımızı görmekten mutluluk duyuyoruz” dedi.
Ardından Forum İstanbul Onursal Başkanı ve TEB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi moderatörlüğünde; DenizBank Finansal Hizmetler Grubu CEO’su Hakan Ateş, Partners Group USA Yönetim Kurulu Başkanı ve Danışman Ortağı ve Institute of International Finance (IIF) Eski Başkanı Dr. Charles Dallara, Atlantik Konseyi Kıdemli Bağımsız Üyesi Hung Tran, Forum İstanbul Onursal Başkan Yardımcısı ve Bilgi Üniversitesi akademisyeni Prof. Dr. İlter Turan, Galileo Global Advisors Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Georges Ugeux değerlendirme ve öngörülerini paylaştılar.
Oturumda ‘Pandemi ile resetlenen dünya nasıl gözükecek?’, ‘Sürdürülebilir kapitalizmin geleceği…’, ‘Çok Paydaşlı geleceğin inşası…’, ‘Küresel ekonomi nasıl iyileşir ?’, ‘Toparlanma K tipi mi olacak?’, ‘Glokalleşme: Globalleşme +Lokalleşme yeni paradigmasının değiştirdiği yeni dünya şartları nelerdir?’, ‘ Teknoloji, Sağlık, Sosyal Medya gibi pandemi ile değişen öncelikler dünyayı değiştirmeye nasıl devam edecek?’ gibi konular masaya yatırıldı.
KOBİ’ler desteklenmeli
Açılış konuşmasının ardından ilk sözü alan DenizBank Finansal Hizmetler Grubu CEO’su Hakan Ateş, Kovid-19 döneminde küresel ekonomini röntgenini çekti: “Kovid-19 salgını bir sağlık krizi ama hem arz hem talep yönlü bir şoka sebep oldu. Bu krizden hasarsız çıkmanın imkanı maalesef yok. Henüz dünyada 1,6 milyar doz aşı yapılabildi ancak tüm dünyayı aşılamak için bunun 10 katına ihtiyaç var ve bu aşılar belli periyodlarla tekrarlanmalı. Ekonomi tarafında ise 2020’de IMF rakamlarına göre yüzde 3,3 büyümesi beklenen küresel gayri sayfi hasıla yüzde 3,3 küçüldü. 114 milyon istihdam kaybı yaşandı. Küresel borç stoku ise 30 trilyon dolar artarak son 1 yılda 289 trilyon dolara yükselerek rekor kırdı. Dünya gayri safi milli hasılası 85,4 trilyon dolar olduğu göze alınırsa borçlanma 3 katına ulaştı. Salgın öncesi yoksulluk sınırındaki 30 milyon insanın buradan kurtulması beklenirken, aksine 90 milyon ilave oldu ve toplam yoksulluk sınırı altında yaşayan insan sayısı 730 milyona ulaştı. Devletler bu krizi yönetmek adına ekonomik harcama yönlü politikalar izliyor. Devlet borçlanması mali tarafında artarken, iş veren destekleri, sosyal transferler gelişmiş ülkelerde gayri safi milli hasılanın yüzde 10 ile yüzde 19’a kadar yükselebilirken, gelişmekte olan ülkelerde kaynak azlığı nedeniyle yüzde 7 civarında kaldı. Türkiye’de toplam desteğin ağırlıklı bölümü bankalar üzerinden mobilize edilen garantili krediler şeklinde oldu” dedi.
Dünya genelinde 16 trilyon dolara ulaşan mali destekler gerçekleşmeseydi pandemi zararı 3 katından daha fazla olabileceğini belirten Ateş, mali destekler ve aşının beklenenden hızlı toparlanma getirdiğini vurguladı. Ateş, şöyle devam etti: “Yaşanan istihdam ve eğitim kaybı, borçluluk oranlarındaki artış ve artan eşitsizlikler gelişen ve az gelişmiş ülkelerdeki ekonomilere kalıcı hasarlar verdi. Yüksek likidite ve arz dengesizlikleri diğer taraftan artan tasarruflar ve ertelenmiş talep, harcaması da enflasyonu da faizi de yüksek bir ortam oluştururken bu üçü birbirini besleyen bir döngü haline geldi. Gelişmiş ekonomilerde de bu süreç başlayabilir diye düşünüyorum” dedi.
Son olarak Ateş, aşılama ve üretim tedarik problemlerinde devlet desteği olmazsa çözümün çok kolay olmadığını altını çizerken, yüzde 99’dan fazlası KOBİ olan Türkiye’de KOBİ’lerin desteklenmesi ile ekonominin sağlam dokusunun ayakta tutulabileceğini belirtti.
ABD İçin enflasyon riski artıyor
ABD’de ekonomik toparlanmanın nasıl olduğundan bahsederek sözlerine başlayan Partners Group USA Yönetim Kurulu Başkanı ve Danışman Ortağı ve Institute of International Finance (IIF) Eski Başkanı Dr. Charles Dallara, “ABD ekonomisi kaç aydır aslında kalkınmayı yaşıyor ama bu çok da kurallara göre gitmiyor. Elbette piyasa ayarlamalar İstihdamda tercihleri değişti talepleri değişti, istihdamda yetenekleri seti değişti. Biden Yönetimi, artık bu zorlukları sonlandıracak şekilde bir süreç başlattı ancak ABD ekonomisine olması gerekenden fazlası yapılırken enflasyon riskleri artırılıyor” dedi.
Ekonomide serbestlikten uzaklaşma dünyanın ortak derdi
Sonrasında Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasındaki ekonomik mali ilişkilerden bahsederek konuşmasına devam eden Dr. Charles Dallara, “Çin ekonomisinde geçtiğimiz 10 yılda bir mucize yaşandı. Sadece ucuz iş gücü değil, Çin’in Dünya Ticareti Organizasyonu ile 2000’lerin başında yaptığı entegrasyon ile dünya ekonomi dokusuna Çin de dahil oldu. Bugün daha zorlu bir aşamaya geldi. Beraberinde rekabeti çok daha kırılgan hale getirdi belki bizim şu anda bununla yaşamaya, bu gerilim ve rekabetle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor çünkü sadece ticari ilişkilerin değişimi değil, tüm uluslararası ilişkileri etkileyecek. Bir diğer konu ise, ki bunun geleceğe biraz daha ışık tutacağını düşünüyorum. Daha iyi bir ekonomik sistem istiyoruz ancak ekonomik ve mali özgürlüğe değer veriyor muyuz? Eğer değer veriyorsak endişe ve çekincelerimizi dile getirmeliyiz. Demokratik hükümetlerde de bunların dile getirilmesi lazım. Ne yazık ki demokratik ülkelerde dahi çok fazla serbestlik kalmadı. Çok sayıda artan regülasyonlar söz konusu. Bazıları gerçekten çok gerekli olabilir; mesela çevresel alanda yapılanlar ama bazıları ise temel rekabet değerlerine müdahale ediyor. Demokratik hükümetlerde de popülizmin getirdiği bir yan ürün diyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Dünya nüfusunun yüzde 52’si anti-demokratik yönetim altında yaşıyor
Dünya nüfusunun yüzde 52’sinin anti demokratik yönetimler altında yaşadığına dikkat çeken Atlantik Konseyi Kıdemli Bağımsız Üyesi Hung Tran, “Temel itibariyle pandemiyle bakınca bizim kırılganlığımızı görüyoruz. Viral pandemiler esnasında ne hale geldiğimizi görüyoruz. Daha da önemlisi şu anda dünya böyle bir şeyler karşı karşıya. Bu halde bile hala birbirimiz sevmiyoruz ve bir taraftan da yeni rekabet söz konusu. Eskiden ideolojik olan mesele ABD ve Çin açısından artık yönetişimle ilgili birtakım sorunlara dönüştü. Çin’in bakış açısında gelişmekte olan ülkelerde kendi otoriter devlet kapitalizmini sunmuştu. Bunu bir reçete olarak sundu ve ulusal egemenlik bağlamında ve iç işleri bağlamında bu da bazı kapalılıklar meydana getirdi. Her iki tarafta pozisyonlarını kurmak için ortaklık ve ittifaklar da kurmak istedi. Önceki soğuk savaşa göre ABD ve Batı oldukça savunmacı görünüyor. Son 15 yıldan bu yana barış bağlamında insanlar farklı ülkelerde yaşıyor ve demokratik açıdan bozuklukları görüyor. Dünya nüfusunun yüzde 52’si anti-demokratik yönetimler altında yaşıyor” dedi.
Sosyal devlet anlayışı yeniden güç kazandı
Küreselleşme karşıtlığının yaygınlaştığına dikkat çeken Forum İstanbul Onursal Başkan Yardımcısı ve Bilgi Üniversitesi akademisyeni Prof. Dr. İlter Turan, “Geriye baktığımızda değişim çok boyutlu, herkese olgulara kendi açısından bakıyor. Örneğin ABD’yi keşfedenler açısından orayı buldukları mısır, domates ve patatesin çok büyük bir önemi yoktu ancak insanlar tarihini en fazla etkileyen şeyler bu üç üründü. Bunlar olmasaydı nüfus bu kadar büyük olmayacaktı. Beslenme sorunu açısından ABD’de bulunan altın ve gümüşü Osmanlı ne manaya geldiğini alışılmamış bir enflasyon yaşaması ile anlaşıldı. Sovyetler dağılmadan önce birkaç ay önce dağılacağını kestiremiyorlardı” dedi.
Sözlerini küreselleşme karşıtlığının yaygınlaştığı hatırlatması ile sürdüren Turan, “Bu karşıtlık, kurulu düzen ve düzeni yöneten seçkinlere karşı popülist bir isyan şekliden gerçekleşiyor. Bu anti-globalistler, kendi ülkelerinin siyaset seçkinlerinin toplumlarından kopuk, saygısız ve dertlerine karşı kayıtsız olmakla suçluyor. Tamamen haksız değil. Global değerleri savunana geçici olsa da zarar görenleri küçümsediler. Özellikle iki konunun sembolik sorun teşkil ettiğini görüyorum. Biri artan ithalatın yarattığı ileri sürülen işsizlik. İkincisi ise ulusla iş gücüne haksız rekabet yarattığı ileri sürülen ayrıca bir kültür tehdidi olarak da algılanan göçmen göçü. Bu da doğrudan globalleşmenin ürünü olmasa da teknolojinin ilerlemesiyle sıradan işler yapabilme imkanlarını zayıflatacağı ve sürekli işsizliğe mahkum edeceği korkularını da bu listeye eklememiz de mümkün. Globalleşmenin faydalarını savunanlar sorunların aşılması için kamuoyunu ikna etme zorunluluğu hissetmeli yoksa kaybetmeye mahkumlar. Başka bir alan salgının globalleşmenin sosyal devleti önemsemeyen cephesini de çökerttiğini önemsemeliyiz. Sosyal devlet anlayışı yeniden güç kazandı. Bu sonuç gelecekte de ağırlığını hissettirmeye çalışacak” İfadelerini kullandı.
Galileo Global Advisors Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Georges Ugeux, “Sistem içerisinde oluşan riskler artık katlanamaz hale geldi. IMF’nin durumu şu anda yaklaşık olarak 16 trilyon dolarlık bir sendeleme var. İnanılmaz bir kayma var. Özel sektörden devlet sektörüne geçen, İkinci Dünya Savaşı’nda olmuştu böyle bir şey ancak biz savaşta değiliz. Girip çıkan paralar çoğu zaman spekülatiftir. Para enjekte edilip bu durumdan kurtulmak söz konusu değil aynı zamanda popülist bir dünyada yaşıyoruz. Bizler artık iki dünyanın sıkışmasını kaldıramayız. Rusya ve Çin’in yakın olması muazzam derecede fazla. Tabii ki ABD her ne kadar farklılar olsa da yine de Atlantik İttifakı içerisinde bir arada olmak durumundayız” dedi.
Yaşam Boyu Başarı Ödülü Hakan Ateş’e verildi
Oturumun hemen ardından 20. Forum İstanbul Ödül Töreni kapsamında Yaşam Boyu Başarı Ödüllerinden ilki tüm yaşamı boyunca bankacılık sektörüne kattığı değer ve çalışmalar sebebiyle duayen bankacı DenizBank Finansal Hizmetler Grubu CEO’su Hakan Ateş’e takdim edildi. Forum İstanbul Başkanı Sayın Aclan Acar Forum İstanbul Heyeti adına bir kez daha teşekkürlerini sunarken, duygularını paylaşan Ateş, “Bu ödülü çok büyük bir onurla kabul ediyorum ve size minnettarlığımı ifade ediyorum. Burada gerçekten Aclan Bey harika bir özet yaptı. 22 yaşın ilk günlerinde başladığım bankacılık kariyerimde 40. yılımı tamamladım. Muhtelif hizmetlerim oldu. Bu tür görevlerde bulunma şansını elde edebildim. Bu ödülü evimin en kıymetli köşesinde saklayacağım. 2 on yılı devirmiş düşünce platformu olan Forum İstanbul’a ve siz değerli yöneticilere teşekkür ediyorum” dedi.
Ulusal ve uluslararası düzeyde fikir önderi konumundaki prestijli isimleri 20’nci kez online olarak bir araya getiren Forum İstanbul 2021 ilk gün öğleden sonra oturumları ile tamamlandı.