Sınırları uygulamadan önce anne babalar öncelikle çocuklarına kulak vermeli ve tepkilerine olumsuz da olsa gerçekçi geri bildirimler vermeye özen göstermelidir. Anne babalar koydukları sınırların gerçekçiliğini şu dört soru ile sınayabilir:
Sınırlar çocuğun gelişimine katkıda bulunacak mı?
Çocuk bu sınırları anlayabilir mi?
Bu sınırlar uygulanmazsa çocuk ne kaybeder?
Bu sınırları kendi rahatım için mi uyguluyorum?
Prof. Dr. Yankı Yazgan Hisar Okulları’nın Türkiye’deki tüm ailelere ve eğitimcilere açık düzenlenen “Açık Kaynak” Veli Seminerlerine konuk oldu. Yazgan pandeminin etkisiyle ailelerin anlam kaybı ve geleceğe ilişkin güvensizlik duygusu yaşadığına değinerek, bu süreçte çocuklara uygulanan sınır ve kurallar sisteminde de aksaklıklar yaşandığını ekledi. Yazgan, sınırların ebeveynlerin rahatlığına değil çocukların bağımsızlaşmasına hizmet etmesi gereken uygulamaları olduğuna dikkat çekti. Çocuklara özgüven kadar diğer bireylere güvenmeyi öğretmenin önemli olduğunu belirten Yazgan, uzaktan eğitim döneminde evin ve işin eve taşınmasıyla denetleyici rollerini fazlasıyla benimseyen anne babalara bu yanılsamadan uzaklaşmalarını tavsiye etti. Ailelere insan olmanın temel değerlerine odaklanarak çocuklarının bağımsızlaşma yolculuklarına eşlik etmelerini öneren Prof. Dr. Yankı Yazgan, pek çok konuyu ele alarak faydalı önerilerde bulundu.
Anne babalar pandemi döneminde üstlendiği sorumlulukları yeniden okula ve öğrenciye devretmeliler
Yazgan: “Okulu evde yaşamak öğrencilerde, ailelerde ve okul kavramında değişikliklere neden oldu. Anne-babalar hem çalışıp hem çocuğun eğitimini koordine etmeye uğraştılar. İmkansıza yakın bir misyonu görevi yerine getirmek için anne babalar büyük bir sorumlulukla uğraştılar. Aslında bizler çocukların yaşamını kontrol edebileceğimiz yanılsaması içindeyiz. Aileler başkalarına güvenip devredebileceği konulara enerjilerini boşa harcamamalılar. Tüm dünyada sağlık ve eğitim gibi alanlardaki otoriteleri temsil eden kurumlara güvenin sarsıldığı bir dönemden geçiyoruz. Sağlık sistemi aşı çözümünü üretmesine rağmen bu güvensizlik devam ediyor. Okulla ilgili güvensizlikler de buna benziyor. Ancak aileler müfettişlik yerine çocuğun hayatında başka roller oynamalarının önüne geçen bu duygu üzerinde düşünmeliler.”
Anne babalığın belirleyici duygusu kaygı ve evham, unutmayalım geleceği değil ama bugünü kontrol edebiliriz
“Araştırmalara göre kaygı ve evham anne babalığın belirleyici duygusudur, çünkü şu anda olana değil sonra ne olacak üzerine odaklanır aileler. Aslında bugüne bakmalı, bugün hangi adımların atılması gerektiği gibi basit şeylere odaklanmalıyız. Bu ‘günü kurtarmak’ gibi gözükse de aslında geleceğe hazırlayan bugünkü adımlardır. Çocukların ve gençlerin düşünce sistemi yetişkinlerden farklıdır. Onlar bugünle motive olurlar. 15 yaşında bir çocuğa 30 yaşında nasıl bir iş insanı olacağıyla ilgili hayal kurmasını istemek onlar için çok uzak bir gelecektir. Biz de geleceği değil ama bugünü kontrol edebiliriz.”
Bizi bugüne getiren evrensel değerler var, önce evde sonra okulda insan olmayı öğrenmeliyiz
“Okullar yaklaşık 18. Yüzyıldan beri mevcut, toplumsal devamlılığı sağlamak için kurulmuş yeni ve modern bir mekanizmalar. 1575’te yazılmış Montaigne’in denemelerini okuduğunuzda ya da dinlediğinizde ise; iyi olmak, insanlara zarar vermemek gibi bazı insan olma özelliklerinde değişiklik olmadığını görüyoruz. Modern teknolojiyle araçlar değişse de insan olmayla ilgili temel ilkeler değişecek gibi durmuyor. O zaman okulu insan olmayı öğrendiğimiz bir yer olarak kabul etmeliyiz. Ailelere sınav sonuçları veya okulun sunduğu yemeklerden önce, okullar hakkında karar verirken bu konulara eğilmelerini öneriyorum.”
Çocuk özgüven kadar, başkalarına da güven duymayı öğrenirse hayatta daha rahat eder
“Aileler başka şehirde okuyan çocuklarının eve geldiğinde yeniden dokuzda evde olmasını istiyor, oysaki gençler evden uzaktayken aileler bu konuya müdahale edemiyor. Herkes çocuğunun özgüvenli olmasını istiyor ama aslında başkasına güvenmeyi öğrenen bir çocuk hayatta çok daha rahat ediyor. Dünya iklim, göçler gibi birçok nedenden ötürü güvenilir bir yer olmaktan çıkıyor, bu yüzden hepimizin güvenmekle ilgili bir sıkıntımız var. Yine de kendi küçük dünyalarımızda güvenilebilir insanlar bulabiliriz, buna da ihtiyacımız var.”
Okullar iletişim kurarak, çocuklara ilişkin norm dışı davranışları yönetme konusundaki becerileri konusunda ailelere güven vermeliler
“Aileler elbette ki çocukların nasıl bir ortamda eğitim aldığını, arkadaşlarını, öğretmenlerini ve sınıflarını görmek istiyorlar. Ancak bu parametreler daha çok bizi rahatlatan, hatta kandırılmamızı kolaylaştıran şeyler. Bu konularda aileler kendilerine fazla güvenmemeli. Ancak norm dışı davranışlar sergileyen çocuklar söz konusu olduğunda dikkatli olmak gerekli, çünkü tüm çocukların üçte biri okul hayatı içinde bir dönemde norm dışı davranış sergiliyor. Okulların bu durumları her defasında iyi yönetme konusunda sıkıntıları olabiliyor. Bu konuda okullar daha detaylı bilgi verebilir aileleri rahatlatmak için.”
Ortaokul çağındaki çocuğunu yatağında uyutan aileler var; oysaki aileler yaşla birlikte çocuğa ilişkin sınırların değişebileceğini anlamalı ve onun bağımsızlaşmasına destek olmalı
“Sınırlar kendimizin ve başkalarının zarar görmesinin önüne geçen yöntemlerdir. Örneğin bedensel sınırlar yaşla birlikte değişir. 1.5 yaşında banyosunu yaptırdığınız çocuk 15 yaşına geldiğinde tek başına kendini temizlemesine izin vermelisiniz. Aileler kimi zaman buna izin vermiyor. Ergenlerde kapıyı çalmadan içeri girmek, kendi başına banyo yapmasına izin vermemek gibi durumlarla karşılaşıyoruz. Çocuklarının sınırlarına saygılı olduğunu söyleyen anne babaların bazıları ortaokul yaşındaki çocuklarını yatağında uyutma konusunda sınırı görmezden geliyor. Oysaki sınır çocuğun kendisi olma yolunda ilerlemesini sağlayan bir olanak.“
Öğretmenin çocuğuna sert davrandığını düşünen bir ebeveyninin kimi zaman kendi geçmişiyle ve kırılganlığıyla ilgili sorunları olabiliyor
“Anne babalık bize kendi hayatımız üzerinde bir kez daha düşünme fırsatı veriyor. Kendi çocukluğumuzu, okulla ve öğretmenlerimizle olan ilişkilerimiz yeniden yaşıyoruz. Bir tercih yaparak ve takıldığımız detayların altında yaşananları fark ederek bu yılları bilinçli yaşayabiliriz. Çocuğuna sert davranıldığını düşünen bir ebeveynin kimi zaman kendi kırılganlığıyla ve geçmiş tecrübeleriyle ilgili sorunları olabiliyor.”
Pandemiyle birlikte anlam duygusunun kaybı, ailenin uyguladığı sınırlar ve güvene dayalı kurallar sisteminde aksaklıklara neden oldu
“Pandemi hayatın sonluluğunu çok fazla aklımıza getirdi. Bu dönemde çocuğun yatma saati, oyun saatine sınırlar getirmek çok anlamsız gelmeye başladı ailelere. Kuralları iyi bir geleceğe ulaşmak için hazırlanmak üzere uyguluyorduk. Bir gelecek olduğu konusunda inancımızı kaybettiğimiz noktalarda, kendimizi neden yoruyoruz ki gibi bir duyguya, boş vermişliğe kapıldı aileler. Bu anlaşılabilir bir tepkiydi. Bir tür nihilizm, amaç kaybı ya da tükenmişlik duygusu yaşadı anne babalar. Yaşam bir mücadeledir ve yorucudur, o yüzden birbirimize güvenmemiz, dayanışma içinde olmamız önemlidir. Anlam duygusunun kaybı ve geleceğe olan inançsızlık bu sistemde aksaklıklara neden oldu.”
Sınırlar gerçeklere dayanırsa, uyum sağlamak kolaylaşır, pandemi müfredatın sadeleştirilerek insan yetiştirme odağına kayması için bir fırsattır.
“Krizler önemli değişiklilerin yapılabilmesi için bir fırsattır. Pandemi döneminde müfredatın hafifletilmesi ve sadeleştirilmesi için de bir seçenek olabilirdi. Bireyin sosyo-duygusal gelişimine, insan yetiştirme odağına kaymak için de bir fırsattı. Birçok alanda kural ihlalinin sebebi o kuralların gerçekçi olmamasıdır. Çocuk ödevini yapmıyorsa, kimi zaman o ödev yapılabilir olmadığı için yapmıyor. Kuralların ve sınırlara uyum sağlamak için onların gerçeklere dayanması; adaletli ve uygulanabilir zeminleri olması önemli. Anne babalar ve yöneticiler sınırlara ve kurallara bu gözle bakarsak inanır ve savunuruz.”
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı