Türkiye’deki ilk yerli seri üretim olan Anadol’un hikayesi 55 yılı geride bıraktı. Türk otomobil tarihinin en önemli simgelerinden biri olan Anadol’un farklı modelleri Rahmi M. Koç Müzesi’nde görülebiliyor. Anadol’un kullanımını, korunmasını sağlamak ve bir sonraki kuşaklara aracı tanıtmak için faaliyet gösteren Anadol Otomobil Derneği üyeleri de bugünün klasiğinin üretim bandından indiği gün olan 19 Aralık’ta Rahmi M. Koç Müzesi’nde buluştu
Anadol, Türkiye’nin ilk yerli seri otomobili olarak 19 Aralık 1966’da üretim bandından indirildi. Zamana meydan okuyan Anadol 55 yaşında ve artık bir klasik… Türkiye’nin ilk ve tek sanayi müzesi Rahmi M. Koç Müzesi, koleksiyonunda özel bir yer tutan Anadol otomobiller ile ziyaretçilerine eşsiz bir hikayeyi aktarıyor. Müze, 19 Aralık’ta Anadol Otomobil Derneği’ni ağırladı. Anadol markalı motorlu taşıtların, kullanımını, korunmasını sağlamak ve bir sonraki kuşaklara tanıtmak amacıyla faaliyet gösteren derneğin üyeleri, Anadol’un 55’inci yaşını müzede kutladı. Logosunda Anadolu’nun sembol figürlerinden Hitit geyiğine yer veren Anadol’un SV1600, Sedan ve Otosan Böcek gibi birçok farklı modeli Rahmi M. Koç Müzesi’nde sergileniyor. Dernek üyeleri, Anadol’a gönül verenler müzedeki koleksiyonu inceleyerek anılarını tazeledi, kurdukları dostlukları pekiştirdi.
Anadol’un tarihi Rahmi M. Koç Müzesi’nde
Koç Grubu’na dahil olan Otosan Sanayii, 1960’ların başında Türkiye’de yerel bir otomobil endüstrisi kurmak için kolları sıvadı. Ford’un temsilciliğini de alan şirket, 1963 yılında İngiltere’deki Reliant Motors ile irtibata geçti. İlk üretilen Anadol prototipi, Reliant FW5 adında Ongle-tasarımlı, 5 kişilik fiberglas ve Anglia Super’in 1198 cc’lik motoruna sahip bir salon modeli oldu. Model Aralık 1965’te İstanbul’a getirildi ve 1966 yılında Anadol’un üretimine başlandı. 1970 yılının sonuna kadar toplamda 12 binin üzerinde Anadol üretilirken, sadece 1974 yılında imalat 8 bine çıkarılarak zirveye ulaştı. ‘Bu memleketin otomobili’ sloganıyla piyasaya sürülen Anadol, yapımının durdurulduğu 1984 yılına kadar 87 bin adet satıldı. Müzede görülebilecek Anadol otomobiller şöyle:
Anadol Sedan 2 Door
1967 model Anadol iki kapılı Sedan, Murat Meşhur tarafından müzeye bağışlandı. 4 silindir motoru, müstakil şasi ve 4 vitesi ile 140 km/s hıza ulaşabiliyordu.
Anadol SV1600
1972’de Anadol’un üretim yelpazesine 4 kapılı bir salon, 2 kapılı bir coupé ve müzede sergilenen station vagon (SW) modelleri eklenmişti. 1981’de üretilen bu model 1600 cc’lik motorların en büyüğüne sahipti. Bu model, Anadol’un Ford Otosan mühendislerinden Ergin Okvuran tarafından yeniden tasarlanmasından önce üretilen son örneklerinden biri.
Anadol STC-16 1973
1973 ve 1978 yılları arasında 176 adet üretilen STC-16 2 kapılı coupé Anadol modelleri arasında belki de en etkileyici olandı. STC-16’da standart bir 1599 cc Ford motoru kullanılmış ancak Rahmi M. Koç Müzesi’nde sergilenen otomobil, motoru klasik otomobil rallileri için gerekli olacak 145 hp’yi elde edebilmek için iki adet çift boğazlı Weber karbüratör özel krank ve eksantrik miller ile modifiye edilmişti. 1973 yılında üretilen bu model, merhum Erdoğan Gönül tarafından Rahmi M. Koç Müzesi’ne bağışlandı.
Anadol Sedan
İthal edilen otomobil sayısının artmasıyla Anadol’un üretimi yavaşlamıştı ve 1984 yılında sadece 39 otomobil üretilmişti. 1985 yılında 1.6 litlrelik motorlu 1982 model Cortina’nın şasisini kullanan Otosan Ford Taunus, Anadol’un yerine geçmişti. Müzede sergilenen 1976 model Anadol, 4 vitesi ile saatte en fazla 174 km/s hıza çıkabiliyordu.
Otosan Böcek
Böcek ilk piyasaya çıktığında amacı şöyle belirlenmişti, ‘turizmin gerektirdiği ulaşımda bireysel kara taşınımının özgür, kolay, eğlendirici ve ucuz bir biriçmde oluşmasını sağlamak’. Jan Nahum tarafından tasarlanan Böcek’in dönemin VW kökenli tasarımı Beach Buggy’den daha teferruatlı ve kullanışlı olması hedeflenmişti. Kışın da kullanılabilmesi için sökülebilen kapıları bulunan Böcek, çelik şasiye ve o zamanlar binek Anadol’da kullanılan 1298 cc Ford ‘Kent’ motora sahip. 100’ün üzerinde satılan Böceklerin basit mekanik özellikleri ve fiberglas gövdeleri sebebiyle sadece az sayıda örneği günümüze kadar gelebildi.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı