Yuvam Dünya Derneği ve bilim insanları, canlı yayında Türkiye ve Dünya genelinde yaşanan orman yangınlarının nedenlerini tartıştı
Ormanlar neden yanıyor?
Yuvam Dünya Bilim Kurulu Başkanı ve Boğaziçi Üniversitesi İklim Merkezi Başkanı Prof. Dr. Levent Kurnaz ile İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Antalya’nın Manavgat ilçesinden başlayarak Adana, Muğla, Mersin, Isparta, Ankara, İzmir’in de aralarında bulunduğu 20’nin üzerinde ilde meydana gelen ve dünya genelinde de pek çok ülkede devam eden orman yangınlarını değerlendirdi.
Yuvam Dünya Yönetim Kurulu Üyesi Aysel Madra’nın moderatörlüğünde, 2 Ağustos Pazartesi günü Yuvam Dünya sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen canlı yayına katılım gösteren Levent Kurnaz ve Doğanay Tolunay, Türkiye’nin gündemine oturan “Ormanlar neden yanıyor?” sorusuna yanıt aradı.
Dikkatsizlik yangın riskini katlıyor
Doğanay Tolunay’ın, Türkiye’de sıcaklıkların artması ve beraberinde susuzluğun da artış göstermesi ile Temmuz ve Ağustos aylarının her zaman için riskli olduğunun belirtildiği yayında, Türkiye’nin güney kesimlerinin 10 aydır kuraklıkla mücadele ettiğinin de altı çizildi. Levent Kurnaz, kuraklık, rüzgâr ve sıcaklığın birleşerek yangına davetiye çıkardığını belirtirken; bu tarz bölgelerin iklim krizi sonucunda daha sıcak, daha kurak, daha rüzgârlı olmasının yanı sıra insanların dikkatsizliğinin de yangın riskini katladığını söyledi ve araçlardan atılan sigara izmaritlerinden, ormanların içinden geçen elektrik nakil hatlarına, ormanlarda yakılan mangallardan kırık bir cam parçasına kadar sayısız tetikleyicinin orman yangınlarına neden olabileceği vurguladı.
Rize’de yaşanan sel felaketine de değinilen yayında Prof. Dr. Levent Kurnaz; “Sellerin nedeni iklim değişikliği derseniz gerçeği ıskalayabilirsiniz. Yanlış müdahale ile kurutulmuş olan dere yataklarını yok saymış olursunuz.” sözleri ile insanların dikkatsizliğinin ve çarpık kentleşmenin doğal felaketlere neden olabileceğini yineledi.
Türkiye’de orman yangınlarının yeni olmamasına rağmen son üç yılda sayıca artış gösterdiğinin ve son 50 yılın en büyük yangınları ile mücadele edildiğinin üstünde duran Tolunay, gayri resmi olarak yüz bin hektar alanın etkilenme ihtimali olduğunu söyledi. Yangınların oluşması için yangın üçgeni olarak adlandırılan yanıcı madde, kıvılcım ve oksijen üçlüsünün birleşiminin gerekli olduğunu ekleyen Doğanay Tolunay, yanıcı maddenin tutuşması için gerekli olan ateşin ‘insan’ olduğunu belirtti.
Orman yangınları ile ilgili doğru bilinen yanlışların da değerlendirildiği yayına katılan uzman isimler, basında ve sosyal medyada sıklıkla karşılaşılan söylemleri yorumladı. “Aynı anda” başladığı söylenen yangınlar tanımlamasıyla terörizmin çağrıştırıldığını söyleyen Levent Kurnaz, yakın aralıklarla çıkan tüm yangınlardan söz edilmeye çalışılırken, aylar önce gidilen bir piknikte yerde bırakılan kırık bir cam şişe parçasının aylar sonra yangına sebep olabileceğini unutmamak gerektiğini, bu nedenle “aynı anda” yerine “aynı şartlar oluştuğu anda” demenin daha doğru olacağını dile getirdi.
“Biga Yarımadası büyük risk taşıyor”
Yanan bölgelerin yeniden ağaçlandırılması konusunda görüşlerini paylaşan Doğanay Tolunay; “Yangından sonra yanmış ağaçların kesilip oradan uzaklaştırılması gerekir. Ardından yanan bölgenin ağaç türü tespit edilmeli. Ardından yanan ağaçların yaşına bakılmalı. Yeniden ormanlaştırma süreci için ekim bunlardan sonra yapılmalı. Tamamen kendi haline bırakmamalıyız.” dedi.
Kaybedilen biokütlenin geri kazanılmasının en az 20 sene süreceği ve insanlar olmasa dahi doğanın bunu yapacağı yönünde açıklamalarda bulunan Kurnaz, Biga yarımadasının büyük risk taşıdığını söyleyerek, ormanların içinde kurulan maden ocakları gibi oluşumların bu gibi bölgelerde yangına sebep olması yönündeki endişelerini paylaştı. Kurnaz’ın, orman yangınları, iklim değişiklikleri ve artan sıcaklıklar nedeniyle Türkiye’nin güney kesimlerinin, 21’inci yüzyıl sonlarında Kahire iklimine sahip olacağı öngörüsünü aktardığı konuşmasında, önümüzdeki günlerde yaşanacak sıcak hava dalgası nedeniyle mümkün olduğunca evde kalmak ve sağlığımıza dikkat etmek gerektiğini belirtirken, bol bol su içilmesi konusunda da dinleyicileri uyardı.
Risklerin tartışıldığı bölümde biyoçeşitlilik konusunu ele alan Tolunay, “Türlerin iklim değişikliğine karşı ellerindeki en önemli koz genetik çeşitlilik. Çünkü geleceği bilmiyoruz. Sıcaklıklar arttı. Daha sıcak ve daha kurak koşullara uyum sağlayabilen türler ayakta kalacak. Mümkün olduğu kadar doğayı taklit ederek iklim değişikliğine karşı hazırlanmalıyız.” sözleriyle görüşlerini aktardı.
“Kızıl Çam Türkiye’nin doğal bitki türüdür”
İklim değişikliğinin sonuçlarının göz önünde bulundurulduğu yayında, bir orman kurulduğunda bu ormanın yüz yıllık olması ve bölgelerin doğal türlerinin fidanlarından ekilmesi gerektiğini belirtti.
“Kış aylarında yağış arttığında doğaya faydası yok. Önümüzdeki dönemde ilk bahar ve yaz yağmurları azaldığında hangi bitki türünü yetiştirmeliyiz artık bunu düşünmeliyiz.” sözlerini sarf eden Tolunay, sosyal medyada gündeme gelen tartışmalarına yanıt olarak, Türkiye’nin doğal bitki türü olan Kızıl Çam’ın yangından sonra daha hızlı filizlendiğinin altını çizdi.
Prof. Dr. Doğanay Tolunay; “Bu yangınların sebebi biziz. Önümüzdeki günlerde sıcak hava dalgaları varken ormana çıkmayalım.” diyerek toplumu olası yeni yangınlara karşı uyardı.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı