TBMM Başkanı Mustafa Şentop, tarafsızlık söylemlerine Anayasa maddeleriyle cevap verdi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, 24 TV'de yayınlanan Arafta Sorular programında, Star yazarı Esra Elönü'nün sorularını yanıtladı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, 24 TV'de yayınlanan Arafta Sorular programında, Star yazarı Esra Elönü'nün sorularını yanıtladı.
Esra Elönü moderatörlüğünde, 24 TV'de yayınlanan Arafta Sorular programının bu haftaki konuğu, TBMM Başkanı Mustafa Şentop oldu. Şentop, 'tarafsızlık' söylemlerine, Anayasa'da Meclis Başkanı ile parti ilişkisini düzenleyen maddelerle cevap verdi. Şentop, 'Meclis Başkanı tarafsızdır' diye bir ifade, bir ibare yok. Anayasa'da yok, iç tüzükte de yok.' dedi.
Esra Elönü: Arafta Sorular programımızdan hepinize hayırlı akşamlar değerli 24 TV izleyicileri. Heyecanlıyım çünkü çok uzun zamandan beri Sayın TBMM Başkanı Mustafa Şentopla bir yayın yapma hayalim vardı ve bugün an itibariyle gerçekleşti. Hoş geldiniz diyorum ve hocam bizim bütün konuklarımıza sorduğumuz bir sorumuz var.
Sayın Başkanımız Mustafa Şentop “Arafta” mı?
Mustafa Şentop: Hoş buldum, iyi yayınlar. Şu an itibariyle araftayım, programdayım. Tabi bir kere gerçek anlamıyla kelimenin “araf” bunu söyleyelim, arapça bir kelime olarak günahıyla sevabı birbirine denk geldiği için cennete gidemeyen, cehenneme de gönderilemeyen orada kalan kişi, kalınan yer anlamında. Tabi mecaz anlamı itibarıyla bir taraf seçemeyen veya bir kanaate, karara varamayan ortada kalan anlamına geliyor. İlkinden olmak istemem gerçek anlamıyla. Allah inşallah orada kalmayı bize göstermesin.
Esra Elönü: Aslında bekleme odası gibi bir şey değil mi?
Mustafa Şentop: Belki uzun vaade anlamında öyle doğru ama ilk hesabın görülmesinden sonra sevabı fazla gelenler cennete, günahı fazla gelenler cehenneme eşit olanlar ise orada bekleyecekler. Cenabı Hakkın rahmetiyle yapacağı muamele daha sonradan da tabi cennete götürebilir. O Allah’ın rahmetine kalmış. Ama kararsızlık anlamında ise öyle olmadım küçüklüğümden beri karar veririm mutlaka. Bazen zor karar veririm uzun sürmez ama karar veririm. Bazen kararların icrasında biraz bir zaman bir planlama yaparım, takvim olur. Ama arafta kalmam. Arafta kalamam. O çok rahatsız eder beni. Mutlaka bir karara varmam gerekir.
Esra Elönü: Fen lisesini kazanmanıza rağmen imam hatip lisesine gitmişsiniz. Akademik hayatınızda bir yolculuğa çıktığınızda, ayrıcalıklı mı hissettiniz kendinizi yoksa ayrımcılığa uğradınız?
Mustafa Şentop: Şöyle söyleyeyim... Benim yaşadığım dönemde İmam hatipli olmanın zararlarını gördük. Ancak, rahatsız değilim... Her zaman okuduğum okulla iftihar ediyorum. Bunu başlangıçtan itibaren söyleyebiliriz iki bakımdan.
Birincisi, imam hatip lisesindeki bazı dersler, diğer liselerle mukayese edildiğinde daha azdı sınırlıydı. Bu anlamda bir dezavantajdı.
İkincisi ise, imam hatip liselerine mümkün olduğu kadar, daha önce başka okullarda görev yaparken inceleme, soruşturma, disiplin cezası almış hocalar gönderilirdi.
Bunu teorik olarak söylüyorum. Aslında biz bunun faydalarını da gördük. Hocalarımızın arasında gayretli hocalarımız vardı. Öğrenciye faydalı olmak anlamında bunu okuldaki tüm hocalarımız için söyleyebilirim.
Başka bir şey... İmam hatip lisesi olmak, bir nevi ikinci sınıf bir okul öğrencisi olmak anlamına geliyordu.
Lise sondayken, Tekirdağ'da yeni açılmış bir dershane vardı. Babamın arkadaşıydı İhsan Hoca, ısrar edince bir buçuk ay sonra ben de dahil oldum. Dahil olduktan bir hafta sonra bir deneme sınavı yapıldı. Açık ara birinci oldum.
Bu tartışma konusu olmuş, liselerin hocaları gelip, 'İmam hatipten birisi nasıl birinci olur?' gibi dershane sahibini sıkıştırmışlar. O da 'Çağırayım siz imtihan edin.' demiş. Ben de 'Her zaman hazırım imtihan edilmeye.' dedim.
Esra Elönü: Boğaziçi'ndeki olayları nasıl değerlendiriyorsunuz? Üniversitedeki öğrencilik yıllarınızda protest bir öğrenci miydiniz?
Mustafa Şentop: Üniversite öğrenciliğimiz yıllarında dergi çıkarmıştık. Bazı eylemler olurdu. Mesela başörtüsü yasağıyla ilgili eylemler olurdu, katılırdık ve kibarca söyleyeyim, çevik kuvvet tarafından 'Müessir fiile maruz kaldığımızı hatırlıyorum.
Rektör arama konusu mesela... Türkiye'de kamu üniversiteleri hazineden, yani devlet tarafından vatandaşların vergisiyle finanse edilen üniversitelerdir. Dolayısıyla finansmanını bütünüyle devletin yaptığı kurumların, bu anlamda kendi kendini yönetmesi, tam olarak düşünülemez. Bilimsel özerklik ayrı bir konudur, idari durum ayrı bir konudur. Bilimsel rektörlüklerle, idari rektörlüklerin ayrıldığı bazı durumlar da vardır.
Fakat, buradaki tartışma, ayrı bir konudur. Üniversitelerde reform bağlamında oturulup tartışılabilir. Fakat dediğim gibi bir kanuni düzenlemesi var ve buna dayanarak 2 seneden fazla bir süredir rektör atamaları yapılıyor. Buna 'hukuka aykırıdır demek' başka bir şeydir. Bu anlamda bunu kimse söyleyemez.
Esra Elönü: Gözaltına alınan bazı öğrencilerin terör örgütleriyle bağlantısı tespit edildi. Bir taraftan da 'siyasetçi istemiyoruz' derken, bir taraftan da bir takım siyasilerin bunu öğrenci dediklerimize destek verdiğini görüyoruz. Buradaki çelişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mustafa Şentop: Belli hukuk sınırlarını aşan bütün eylemlerde, mutlaka organize ve hukuk dışı, illegal yapıların etkisinin olduğu biliniyor, hiç şaşırtıcı değil. Zaten Boğaziçi Üniversite öğrencisi olduğu söylenenlerin, okulun öğrencisi olmadığı, aralarında çok az sayıda bu okulun öğrencilerinin olduğu gözaltına alınanlardan tespit edilmiştir.
Esra Elönü: Tarafsızlık... Mesleğiniz ve bulunduğunuz siyasi konum itibariyle hep bu anlamda sözler duyuyorsunuz. Bu tarafsızlık ne demek sizce?
Mustafa Şentop: Çok teşekkür ediyorum bu güzel soru için. Bunu açıklama imkanı verdiğiniz için. Şundan dolayı önemli... Yani genel olarak tabii insan, sağdan soldan duyduklarıyla bir takım bilgiler ve kanaatlere sahip oluyor. Bu çok yadırganacak bir şey değil. Bilhassa siyaseti amatörce yapanlar için. Ama profesyonel olarak siyaset yapanlar, sadece kulaktan duyduğu şeylerle bir kanaat sahibi olmamalı. Hatta kanaat sahibi olup, o kanaate dayanarak başkalarını eleştirip, farklı düşünenleri de itham edecek bir cesareti nasıl buluyorlar buna hayret ediyorum. Çünkü bilgi işin temeli...
Bir kere şöyle söyleyeyim... 'Meclis Başkanı tarafsızdır' diye bir ifade, bir ibare yok. Anayasa'da yok, iç tüzükte de yok... Meclis başkanlığıyla ilgili, 1961 Anayasası'nın 84. maddesi, şimdiki anayasanın da 94. maddesi bu, yani başkanlık divanıyla ilgili madde... Oradaki düzenlemede şunu söylüyor: 'Başkan ve başkan vekilleri, mensup oldukları siyasi partilerin veya parti gruplarının Meclis içindeki veya dışındaki faaliyetlerine katılamazlar.' diyor... İkincisi, 'Görevlerinin gereği olanların dışında tartışmalara katılamazlar.' diyor. 1961 Anayasası'nda 'Meclis başkanı oy kullanamaz.' diyor. 1982 Anayasası'nda, 'Meclis Başkanı ve yönettiği oturumlardaki başkan vekilleri, oy kullanamazlar diyor.
Dolayısıyla Anayasa'da Meclis Başkanı tarafsızlığıyla ilgili düzenleme budur. Meclis Başkanı bir siyasi partiye mensuptur. Anayasa ve İç Tüzük, partisinden ayrılmayı öngörmüyor. Böyle bir Meclis Başkanı - parti ilişkisi düzenlemiş bu anlamda.
Tartışmalarla ilgili olarak da, oturum yönettiğiniz sırada, o tartışmalara katılamıyorsunuz. Çünkü yönetiyorsunuz ve sizin bir taraf olmanız tartışmanın akıbetini etkileyebilir. Bu bakımdan katılamıyorsunuz. Son olarak da oy kullanamıyorsunuz. Meclis başkan vekilleri de hangi oturumu yönetiyorlarsa, o oturumda oy kullanamıyorlar.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.