Sorunları ve talepleri dinleyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, çözüm önerilerini anlattı.
VIDEO[embedded content] Genç- Türkiye’de bugün kentleşme oranı yüzde 80’lere yaklaşmışken, hızla kentten kente göç yaşanırken, biz şehir plancılarını kent mekanından bağımsız düşünmek imkansız. Çünkü bizler tam anlamıyla bir kentin dünü, bugünü ve yarını için eğitim almış meslek gruplarıyız. Liyakatte ise iki farklı problem var. İlki referans olmadığı için yerel yönetimlerde ve merkezi olmayan atamalarda işe alınamayan meslektaşlarımız. İkincisi ise, referansla işe girmiş olsa bile mesleğini hakkıyla yerine getiremeyen meslektaşlarımız.Genç- Engelli alımları ülkemizde özelde yüzde 3, kamuda yüzde 4 zorunluluk şartı var. Fakat KPSS’yle yani engelli KPSS’yle alımlar giderek azalmakta. Yani ÖSYM verilerine göre 2012’de 5.250 alım yapılırken şu anda kişi sayısı çok daha fazla olmasına rağmen 1.206 alım yapılmış en son.Genç- Ben 2018 yılında mezun oldum, iki yıllık işsiz bir mimarım. Mimarlar olarak öncelikli sorunumuz, üniversite kontenjanlarındaki artışa rağmen atamaların yıllar geçtikçe düşmesi. Geçtiğimiz iki yılda 16 bin civarı mezun verilirken yalnızca 44 merkezi alım yapıldı. Taban puanları 2012’de 378 kişi alındığında 76 iken bu puan 2018 yılında 91’e kadar yükseldi. Yani biz şu an 90 puan alıp atanamama korkusu yaşıyoruz.Genç- Çalışması zorunlu personel olarak çalışan gıda mühendisleri de özel sektörün baskısı altında kalıyor. Yasal olarak belirlenen maaşları işverenler tarafından bankaya yatırılıyor, sonrasında elden büyük bir kısmı geri alınıyor. Meslektaşlarımız iş kaygısından ötürü çoğu zaman boyun eğmek zorunda kalıyor ya da mobbingle karşılaşıyorlar. Akademide ise mevcutta 64 tane gıda mühendisliği bölümü bulunuyor. Çoğu bölümde yetersiz akademik personel sayısı göze çarpmakla beraber, doktor öğretim üyelerinin bölüm başkanlığı yaptığı dahi görülüyor. Her yılda 2 bin 500 – 2 bin 800 arası gıda mühendisi mezun oluyor.Genç- 1986’dan beri jeofizik mühendisi almamış karayolları Sayın Kılıçdaroğlu. Birçok bölge müdürlüğünde de jeofizik mühendisi yok. Ülke genelinde olan sadece 3 tane ve emekli olmalarına 2 sene kalmış.Genç- Bizim lisans sürecimiz çok çok ağır ve zorlu bir süreç. Ondan sonra bizim mesleğimizle hiçbir ilgisi olmayan yani hiçbir şekilde gelişim gösteremeyeceğimiz bir sınava tabi tutuluyoruz. Ondan da gerekli puanı alıyoruz. Yani 85 ve üzeri puanlar almamıza rağmen hala bizden ekstra şeyler isteniyor. Onu da yaptıktan sonra bu sefer hani amca dayı muhabbeti tabiri caizse o olmuyor. Yani biz bunun önüne nasıl, ne şekilde geçebileceğiz inanın bilmiyoruz.Genç- Her yıl üniversitelerden 12 bin inşaat mühendisi mezun olmakta. Yani 2 yılda 24 bin inşaat mühendisi mezun oluyor. Buna karşın devlette son iki yılda açılan kadro sayısı yalnızca 131. KPSS’den yüzde 1’lik kısma giren inşaat mühendisleri yüksek puanlarına rağmen deprem gerçeğine rağmen hala açıkta kalmakta. Şimdi soracaksınız özel sektörde çalışamıyor musunuz diye muhtemelen. Özel sektörde ise mezun çokluğumuz fırsata çevrilmiş müteahhitler tarafından. Asgari ücretin altında çalıştırılıyoruz, sadece imzamız kullanılıyor ya da meslek dışı işler yaptırılıyor bize ne yazık ki. Bu durumdan oldukça mutsuzuz açıkçası.Kemal KILIÇDAROĞLU- Mühendislik mesleğinin kendine göre bir özelliği var. Eğer bir ülke gerçek anlamda dünyada söz sahibi olmak istiyorsa katma değeri yüksek ürün üretmek zorundadır. Yani bizim kullandığımız cep telefonları bunun tipik örneğidir. Eğer katma değeri yüksek ürün üretmek istiyorsanız, mutlaka birden fazla alanda çalışan veya mezun olan mühendislerden yararlanmak zorundasınız. Her alanda sağlıklı ve tutarlı bir planlama yapan ülke, istihdam sorunuyla karşılaşmaz. Örneğin kaç jeoloji mühendisimize ihtiyaç var, kaç harita mühendisine ihtiyaç var bütün bunların hepsi planlanır. Sanayi nereye gidiyor, o alanda kaç tane yetişmiş elemana ihtiyacımız var planlanır, bunun yapılması lazım. Devlet Planlama Teşkilatı vardı eskiden ve Devlet Planlama Teşkilatı ülkenin geleceğini planlardı. Toplumun en nitelikli elemanları da bu planlama örgütünde yer alırlardı. Orada harita mühendisinden tutun jeoloji mühendisine kadar, ekonomi alanında çalışandan tutun maliye alanında çalışanına kadar her alanda çalışan birikimli, deneyimli ve üniversitelerin en nitelikli öğrencileri sınavla alınırdı. Öyle torpil falanda olmazdı bu sınavlarda. Dolayısıyla onlar bir ülkenin geleceğini planlarlardı. Şimdi bu kurum tamamen kapatıldı. Böyle bir planlama örgütümüz artık yok. Şimdi gerçekten 81 ilde üniversite açmakla biz batının çağdaş uygarlığını yakalayabilecek miyiz? Bilim üretmeyen bir üniversite üniversite olabilir mi? Özerkliği olmayan bir üniversite üniversite olabilir mi? Bilimsel ve mali özerkliği olmayan bir üniversite üniversite olabilir mi? Sorun aslında çok derinde ama bu sorunun mağdurları maalesef sizlersiniz. Şimdi yapılması gereken, engelli arkadaşımız da ifade etti, engelli kontenjanlarından söz etti, diğer alanlardan söz etti ve arkadaşların gelip tıkandığı noktalardan birisi umutlarımızı yitiriyoruz diye. Şimdi şunu ifade edeyim, bir ülkenin ya da bir ülkeyi yöneten bir siyasal partinin başarısı ekonomiye bağlıdır büyük ölçüde. Peki, bu başarının ölçüsü nedir? İzlediğiniz ekonomik politika, yeni istihdam alanları yaratıyor ve işsizlik sorunu yaratmıyorsa o ekonomi politikası başarılıdır. KPSS sınavı var, yetiyor zaten, o sınavda başarılı olan otomatikman atansın. Yani bunun için ayrıca bir sözlü sınava gerek yok. Evet, bir sözlü sınava gerek yok. Bu konuda biz Danıştay’a başvurduk… Ben o zaman Plan Bütçe Komisyonu Üyesiydim, hukuk fakültesi mezunu bir arkadaş hakim savcı sınavına giriyor, genç bir arkadaş Ankara Hukuk’tan mezun, üç sınavda da birinci oluyor ama hep sözlülerde eleniyor. Bunun üzerine Danıştay bir karar verdi, sözlü sınavlarda kamera konsun diye. Yani böylece kamera olduğu zaman sözlü sınavı da yargının denetleme imkanı var. Kanun değiştirdiler mülakatlarda kamera olmaz diye. Dolayısıyla o arkadaşımız şu anda avukatlık yapıyor, kamuya hakim veya savcı olarak giremedi. Bakın, KPSS’de birinci olmasına rağmen elendi. Ben iktidardakilerin hakkı, hukuku, adaleti dinlediklerini hiç sanmıyorum. Onlar kendi havalarında yani cepleri doluysa hiçbir sorun yok. Böyle görüyorum. Ama biz şunu yapmak zorundayız. Gerçekten kamu yönetiminde liyakati egemen kılmak zorundayız. Gerçekten de KPSS sınavında sözlüyü tümüyle kaldırmak zorundayız. Başarılı olanların zaten ölçüsü var, üniversite sınavlarını yapan bir kurum zaten KPSS’yi yapıyor. Dolayısıyla oradan puana göre alırsınız. Ama 21.yüzyılda gelişmişlik şöyle tanımlanıyor, küçük ayrıntılarda işbölümüne giden ülke gelişmiş ülkedir. Eskiden sadece mühendis derdik, şimdi pek çok mühendis dalları var. Eskiden doktor derdik, pek çok doktor var, hangi doktor diye soruyoruz. Dolayısıyla eğer küçük ayrıntılarda işbölümüne gidiyorsanız her olayın azami bütün ayrıntılarını bir anlamda öğreniyorsunuz ve dolayısıyla o kişi o alanın uzmanı oluyor ve uzmanı olduğu içinde diğer meslek dalları ile işbirliği halinde katma değeri yüksek ürün üretebiliyor veya daha sağlıklı analizler, tahliller yapabiliyor. Bir arkadaşım güzel bir şey söyledi, ‘biz imza mühendisliği yapıyoruz’ diye, bunu da not aldım. Evet, doğru, bazı arkadaşların unvanından yararlanılıyor, belli belgeler imzalanıyor, ondan sonra parası verilmiyor. Yine bir başka arkadaşım ifade etti, ‘paramız yatıyor, aylığımız, sonra çekip bir kısmını işveren tekrar alıyor, ama işimizden olmamak için biz sesimizi maalesef çıkaramıyoruz’ diye. Bazı arkadaşlarımız ‘asgari ücretin altında alıyoruz’ dedi, bir arkadaşımız da, Alperen arkadaşımız da ‘kul hakkı yedirmeyin’ dedi. Yedirmemeye çalışıyorum zaten bütün mücadelem onun üzerine. Bir genelgeyle bakın her şey değişebilir. Cumhurbaşkanlığının genelgesi. Bütün kamu kurumları sadece ve sadece boş kadrolarını KPSS’den talep edip dolduracaklardır, nokta. Başka bir şey demenize gerek yok. Hiçbir kamu kurumu KPSS dışında eleman alamaz artık. Niçin yapılmıyor bu? Torpil yüzünden yapılmıyor. Torpilin de gözü kör olsun diyoruz. Yani bunu kaldırmamız lazım, insan haklarına aykırı bir uygulama. Siz de çalışıyorsunuz, başkası da çalışıyor, sizden daha düşük puan alan giriyor, siz daha yüksek puan aldığınız halde kamuda görev yapamıyorsunuz. Üstelik belki çok daha nitelikli bir hizmet vereceksiniz. Alamıyorsunuz. Ecevit KPSS’yi nasıl kurdu biliyor musunuz? Bir genelgeyle. Dedi ki, bundan sonra kamuya alınacak personel için üniversite sınavlarını yapan kurum kamu personeli için sınav açacak ve bütün kamu personeli oradan eleman alacak. Bitti, bu kadar basit. Hiç kimse orada yüksek puan alan birisi vay nasıl gitti diye demeyecek çünkü kendisinden daha yüksek puan almış. Ama düşük puan alan gidip siz yüksek puan aldığınız halde eğer başlamıyorsanız o zaman vicdani olarak insanlar birbirini sorgulamaya başlıyor, bu yapılan haksızlık diyorsunuz.Hibya Haber Ajansı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.