Tasarrufla kazanılan zafer: Çanakkale
Gelibolu Yarımadası'nda, gerek deniz, gerekse kara muharebelerinde kazanılan şanlı zafer, yokluklar içinde tasarrufla yapılan mücadele sonucunda elde edildi. Özellikle silah ve mühimmatta yaşanan sıkıntılar, cephede görev yapan...
Gelibolu Yarımadası'nda, gerek deniz, gerekse kara muharebelerinde kazanılan şanlı zafer, yokluklar içinde tasarrufla yapılan mücadele sonucunda elde edildi. Özellikle silah ve mühimmatta yaşanan sıkıntılar, cephede görev yapan askerler ile gözlemcilerin anıları ile verilen emilere kadar yansıdı.
HİBYA - MEHMET BAYER - 17.01.2021 -
Çanakkale cephesinin silah ve mühimmat yönüyle ikmalinde yaşanan sorun ve aksamalar birliklerin tasarrufunu zorunlu hale getirdi. Osmanlı topraklarında bulunan Alman general ve amiraller, Türk cephanesinin tasarruflu kullanılacağı varsayılsa bile, ordu ve donanmanın cephane yönünden ikmal edilmezse ancak mart ayı ortalarına kadar dayanabileceğini Alman başkomutanlığına bildirdi.
5. Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşa, anılarında Osmanlı Ordusu'nda piyade cephesi yönüyle önemli sorun olmamasına rağmen, topçu cephanesinde muharebelerde hissedilir ölçüde yetersizlikler olduğunu ifade etmiştir. Bu sıralarda İstanbul'da topçu cephanesi yapacak fabrika bulunmadığı ve Almanya ile bağlantıyı sağlayabilecek tarafsız devletlerin cephane nakline izin vermediği için Osmanlı bataryaları ''ta savaşın başından beri cephaneyi idareli kullanmak'' durumunda kalmıştı. Bu tablo içerisinde batarya kumandanları cephaneyi sınırlı ve idareli olarak harcamak durumda kaldı. Cepheyi ziyaret Amerikan büyükelçisi bu durumu askerlikten uzak olan birinin gözünden dahi kaçmayacak kadar açık olduğu şeklinde yorumladı.
- ''Yine de çok attın diyorlar''
Zaferin kazanılmasında en önemli role sahip mevzilerden birisi olan Rumeli Mecidiye Tabyası komutanı ile görüşen ve muharebelerde doktor olarak görev yapan Behçet Sabit Bey, ''Bu gece yine Mecidiye'nin Kumandanı Hilmi Bey misafir geldi. Fedakar kumandan, düşmana indirdiği darbelerden dolayı takdir edileceğine, 'seksen mermi attın' diye azarlanıyor. Üç bin tane gülleye karşılık seksen tane atıyor, ikisini üçünü de batırıyor, yine de 'çok attın' diyorlar. Onlar da haklı, o da haklı.'' diyerek cephane sarfiyatına azami derecede önem verildiğini göstermekte.
Benzer bir durum Münim Mustafa'nın anılarında da mevcut. ''Burada top atma, tüfek atma. Peki bizim ne işimiz kalıyor?'' diyerek bu durumu eleştirmektedir.
Topçu Teğmen İsmail Hakkı Bey ise bir anısı şöyle aktarmış:
''Arıburnu cephesinde bir gün batarya gözetleme yerinde idim. İngiliz tayyaresinin düzensiz hareketlerle dolaştığını, nihayet alçaldığı bilahare de cephe gerisinde dar bir yere mecburi iniş yaptığını gördüm. Bütün bu gördüklerimi safha safha, zamanında batarya kumandanına bildiriyorum. Ben ateş açılmasını bekliyordum. Fakat hiç bir ses ve seda çıkmıyordu. Dakikalar geçti yine bir şeyler yok. Çıldıracağım. Kıymetli hedef gözümün önünde duruyor, buna hiçbir şey yapılmıyordu. Neden sonra, belki ki yarım saat kadar bir zaman geçtikten sonra, bir mermi tayyare yakınına düştü. Bunu bir ikincisi takip etti ve nihayet üçüncü mermi hedefin tam üstüne indi. Ve tayyare tahrip edildi. Sonradan yüzbaşıma, biraz da serzenişkarane sordum. Şöyle anlattı: 'Oğlum, biliyorsun yukarı kademelerden bir hedef ve ateş emri verilmedikçe benim ateş açabilmeye selahiyetim yok. Senin verdiğin haberleri ben derhal tabura, tabur da alaya bildirdi. Alay kumandanı kendisinde selahiyet bulamadı. Ancak tümenden emir geldi, 'Hedefe isabet ettirmek şartıyla beş mermi atabilirsiniz' diye.''
- ''Boş yere cephane harcanmasın''
Ordu Komutanlığı, cephenin genel durumu ile mühimmat sarfiyatı karşılaştırılmakta ve örtüşmeyen sarfiyat durumunda izahat istemekteydi. Bu doğrultuda Güney Grubu Komutanlığı, 1 Haziran 1915 tarihinde 12. Tümen'e yazdığı yazıda, tümenin verdiği raporda gecenin sakin geçmiş olmasına rağmen, 34. Alay 2. Tabur'un 18 sandıktan fazla cephane harcamış olduğunu, düşmanın ilerleme hareketinin hissedilmesine karşın bu kadar cephanenin ne sebeple harcandığını gerekçeleri ile hazırlayarak sabaha kadar göndermesini istedi.
Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa, temmuz ayındaki emirlerinde sıklıkla cephane tasarrufu konusuna değindi. 11 Temmuz 1915 tarihinde ''Merminin had safhada azlığı dolayısıyla her türlü atımın lüzumsuz sarfından kaçınılması ve atış zaruri gördüğü zaman dahi diğer bataryalarla ölçüm yapıldıktan sonra birkaç atımla tesir elde edilmesine gayret olunması ehemmiyetle temenni olunur.'' emrini yayınlamış, 15 Temmuz tarihli emrinde sahilden uzakta geçen ve atış teşebbüsünde bulunmayan gemilere karşı cephane harcanmamasını, 17 Temmuz tarihli emrinde ''mücbir haller hissedilmedikçe'' boş yere düşman gerilerindeki tek tük askere karşı cephane harcanmamasını, 19 Temmuz tarihli emrinde tümene mensup topçu bataryalarının cephane mevcudunun azaldığını, bu nedenle düşmanın önemli bir hareketi görülmedikçe ve siperleri tahrip amacıyla cephane harcamaktan kaçınılmasını istedi.
- Barış Borlat'ın değerlendirmesi
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi Müdürü
Dr. Öğr. Üyesi Barış Borlat, HİBYA muhabirine yaptığı açıklamada, cephanenin tasarruflu harcanmasına gerekçe oluşturan durumların başında Berlin-İstanbul yolunun kapalı olmasının geldiğini söyledi.
2. Kerevizdere Muharebesi öncesi mühimmat talebi için yapılan başvuruyu, Başkomutanlık Vekaleti Kurmay Başkanı Bronzart Paşa'nın 13 Temmuz 1915 tarihinde verdiği cevapta menzil depolarında bir tek top mermisinin kalmadığını ve bu nedenle istenilen 13.000 merminin kısa sürede tedarikinin mümkün olmayacağı şeklinde cevapladığını aktaran Borlat, şunları aktardı:
''Eldeki cephanenin tasarruflu kullanılması istenmiştir. Bu cevap üzerine 14 Temmuz 1915 tarihinde 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşa muharebe gerçekliği içerisinde şu cevabı yazmıştır: 'Ülkenin cephane durumunu bu orduya hizmet vermiş bir komutan olarak bildiğini, ancak geceli ve gündüzlü ateş altında devamlı saldırılara göğüs geren bir kuvvete, cephanemizi kısıtlı sarf edin demenin bir sonuç vermeyeceğinin başkomutanlıkça da malum olduğu cihetle, 5. Ordu'nun görevinin Gelibolu Yarımadası'nda düşmanın deniz ve kara kuvvetlerinin ilerlemesine engel olmak olduğuna göre, daha da fazla bir kısıtlamaya gidilemeyeceğinin takdirini yüce makama bırakmaktayım.''
- Topçulara talimat
Borlat, cephane tasarrufunun sağlanmasını da kapsayan topçu talimatnamesinde benzer önerilerin yer aldığına işaret etti.
Güney Grup Komutanlığı'nın 24 Temmuz 1915 tarihinde yayınlamış olduğu ''Topçulara Talimat'' emrinin 4. maddesinde, topçu atışlarının iyi bir sonuç vermesi için toplu ateş edilmesi gerektiğinin belirtildiğini anlatan Borlat, şöyle konuştu:
''Ayrıca ara sıra top atışı yapmanın boşa cephane harcamak olduğu ve ateş düzenlemelerinin tabur komutanları emriyle yapılması ve bataryaların ancak iki durumda müstakil ateş etmeleri istenmiştir. Bunlardan ilki kendi piyade ve topçularımızın yakından tehdide maruz kalmalarında, ikincisi ise ani gelişen ve tarafımızca avantaja dönüştürülebilecek düşmanın yürüyüş kolları, mevziye girmekte olan bataryalar, etkili atış sınırımızda bulunan gemiler ve subay kademesinin hedef alınması gibi durumlarda çıkarma harekatında ya da cephedeki hücumlarda topçu himayesi önemli bir yere sahiptir. Bu doğrultuda düşman gemileri, karaya çıkan birlikleri önemli oranda himaye etmiştir. Türk Ordusu için buna karşı koymak ise genelde mümkün olmamıştır.''
Borlat, Müstahkem Mevki Komutanlığı'nda topçu cephanesi yetersizliği nedeniyle Anadolu sahili yönünden Seddülbahir ve Morto Koyu'nun ateş altına alınmasının sınırlı olarak yapılabildiğini ifade etti.
Cephanenin tasarruflu harcanması gerçeği ve zorunluluğunun asker üzerinde olumsuz etkilere de neden olabildiğini belirten Barış Borlat, ''Alman subayı Kannengiesser, bu durumu 'En harika hedefleri görüp, ateş etmeye cüret edemediklerinde tıpkı benim yaptığım gibi yumrukları sıktılar.' Mehmet Sinan Bey ise 'Top başına beş mermimiz kaldığı gün yüzbaşım sapsarı kesilmiş ve yemek falan yemez olmuştu.' şeklinde değerlendirmiştir.'' diye konuştu.
Borlat, mühimmatın taşınması ve nakilleri esnasında zayiatların da yaşandığını, muharebenin son dönemindeki en önemli faktörün ise kış şartları ve sel baskınları olduğunu, 12. Tümen mevcudunda bulunan el bombası ve bomba fitillerinin selde ıslandığı için 12 Aralık 1915 tarihi itibari ile kullanılamaz hale geldiğini sözlerine ekledi.
Kaynak: HİBYA HABER AJANSI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.