Türkkan: "128 milyar dolar nerede? Bu sorunun muhatabı Sayın Erdoğan'dır"
İyi Parti TBMM Grup Başkanvekili, Lütfü Türkkan'nın yaptığu basın açıklaması şöyle:"128 milyar dolar nerede?"2 milyar dolar yirmili yaşlarda bir genç Türkiye’yi dolandırmış kaçmış. Bu iki milyar dolar bu gencin...
İyi Parti TBMM Grup Başkanvekili, Lütfü Türkkan'nın yaptığu basın açıklaması şöyle:
"128 milyar dolar nerede?"
2 milyar dolar yirmili yaşlarda bir genç Türkiye’yi dolandırmış kaçmış. Bu iki milyar dolar bu gencin hesabına gelene kadar niye kimse müdahale etmemiş. Bugün o gencin bazı siyasilerle fotoğraflarını görünce acaba siyasi bir ayağı var mı diye düşünüyoruz. Soruşturma başlatılmış iki milyar dolar gidip adam kaçtıktan sonra. Türkiye kümeste tüyleri yolunan tavuğa benzetilmiş.
Haftalardır 128 Milyar Dolar nerede diye soruyoruz. Tüm Türkiye’yi ilgilendiren bu soruya hala net bir cevap alamadık. Son bir ayda İktidar mensupları 128 Milyar Dolar nerede sorusuna her biri farklı cevaplar verdi. Sayın Nurettin Canikli dedi ki; paranın bir kısmı yastık altında bir kısmı da vatandaşın hesabında. Vatandaş yastık altına bakıyor ama altın falan yok. Ben yastık altına baktım yok banka hesabına baktım orada da yok. Vatandaş pazardan alışveriş yapacağım diye alyansımı sattım diyor.
Merkez Bankası'nın rezervlerinden 2019 ve 2020 yıllarında büyük miktarlarda döviz satışı yapıldığını, hatta rezervlerin tarihte görülmemiş biçimde eksiye indiğini artık hemen herkes biliyor. Mesele 2019 yılının Mart ayına kadar uzanıyor. Ekonomistler, Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinde anlaşılmayan veya izah edilmeyen bir azalma olduğunu ilk kez bu tarihte fark etti. Fark ettiler de ne yaptılar? Ne yapacaklar; ne oluyor diye sordular.
"Paraların yerinin değiştiğini biliyoruz ama hangi coğrafi koordinatlara taşındığını bilmiyoruz"
128 Milyar dolar için Sayın Erdoğan dün; “Ne buhar olmuş, ne de birilerinin cebine girmiştir, yer değiştirmiştir. Yer değiştirmiştir. Aslında 128 milyar gibi bir rakam yok, döviz altın alan vatandaşları açıklamak suç, özel sektör isterse kendisi açıklasın, bunu gündeme getirmek 128 milyar dolar nerede” kampanyasını siyasi muhalefet saikiyle açıklamak mümkün değildir. Ortada bu ülkeye ve millete yönelik aleni bir ihanet, aleni bir saldırı, aleni bir hançerleme vardır. Bu izahlarımıza rağmen hala aynı teraneleri tekrar eden hiç kimseyi masum kabul etmeyeceğiz” dedi.
Paraların yerinin değiştiğini biliyoruz ama hangi coğrafi koordinatlara taşındığını bilmiyoruz. Haftalardır o yüzden soruyoruz. Paralar nerede Sayın Erdoğan? Bu kadar zor bir soru değil. 19 yıllık Ak Parti İktidarının hesabını sormuyoruz. Ona da sıra gelecek ama önce paralar.
Son 2 yılda Merkez Bankasından çıkan paraların dökümünü yayınlayın bankanın web sitesinde.
Artık internet devrinde yaşıyoruz. Nasıl ki bir gece yarısı kararname çıkarıp resmi gazetede yayınlıyorsunuz, çıkın bari bir gece Merkez Bankasının Web sitesinde (www.tcmb.gov.tr’de) yayınlayın. Ne siz yorulun ne de bizi yorun. Ama görülen o ki bunu yapmaya kimsenin cesareti yok.
Çiçeği burnunda Merkez Bankası Başkanı da paranın birilerinin kasasına gittiğini anlamış olmalı ki susuyor. Yoksa o koltuğa oturmadan önce halefi Naci Ağbal’a 128 Milyar dolar nerede açıkla diye köşe yazısı yazan kişi neden şimdi sus pus oldu. Paralar nerede? Ne yaptınız? Merkez Bankası hâlâ, bu sorunun yanıtını veremiyor. Onun yerine birkaç maaş almak dışında parayla alakası olmayan, Trollerin Başkanı Fahrettin Altun cevap veriyor. Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan veya Sayın Lütfi Elvan ya da Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu bu basit soruyu yanıtlayabilirler.
Çıkıp mertçe açıklamak yerine vinçlerle pankart avına çıkıyorlar. Bu ucube sistemde basit bir soruya cevap veriş tarzları bile garip. Tuhaf bir hükümet etme anlayışına sahip bunlar. Bu sorunun cevabını verin dedik, her biri başka cevap verdi. Şu ana kadar 42 tane cevap var. Hangisi doğru? 128 milyar $ nerede? 128 Milyar dolara ne olduğunu söylemek zorundasınız.
Kimileri halen paranın büyüklüğünü idrak etmemiş olabilir. Şöyle anlatalım. Parayı kim icat etti? Lidyalılar. Tam 2721 yıl önce para denen şeyi kullanmaya başladılar. Yani 128 Milyar dolarınız olması için o günden bugüne kenara her gün 128 bin dolar koymanız gerekiyor. 128 Milyar dolar neredeyse Türkiye Cumhuriyeti’nin 2021 bütçesine denk gelen bir para. Yani cebinizde bu para varsa tüm memurların maaşlarını ödüyorsunuz. Üstüne bir yıl boyunca toplanan tüm vergileri kendi cebinizden karşılayabiliyorsunuz.
Bitmedi. Kalan parayla köprü, hastane, otoyol ve diğer tüm ihaleleri kendiniz karşılayabiliyorsunuz. Kısaca bu para Türk milletinin bir yıllık alın terinin tamamı demek. Türkiye’nin bütçesi kadar bir para demişken madem bu parayı sattınız. Karşılığında Türk Lirası olarak aldığınız yaklaşık 900 Milyar lira para nerede Sayın Erdoğan? O para da ortada yok değil mi? O para olsaydı tam kapanma da uygulayabilirdiniz. Anlaşılan 128 milyar doların Türk Lirası olarak alınan karşılığı da yok. Bu parayı açıklamak zorundasınız.
128 Milyar dolar nerede sorusunun muhatabı Fahrettin Altun değildir. 128 Milyar dolar sorusunun muhatabı Mahir Ünal değildir. Nurettin Canikli ya da Cevdet Yılmaz hiç değildir. Bu sorunun muhatabı Sayın Erdoğan ve son 2 yıl içinde atadığı dördüncü Merkez Bankası Başkanı’dır. Onlar açıklamıyorsa kime soracağız. Malezya Merkez Bankası Başkanı’na mı soralım ya da Endonezya Merkez Bankası Başkanı’na mı soralım? Ya da bu ülkelerin büyükelçilerine 128 Milyar dolar nerede, sizde mi diye mektup mu yazalım? Hiç öyle kaçamazsınız. Bu paranın hesabını vereceksiniz. 128 Milyar doların hesabını hem Merkez Bankası yönetimi, hem de 128 Milyar doların siyasi ayağı olanlar verecek.
"İktidar koronavirüsten daha tehlileki"
Herkes kendini korusun, İktidardan fayda yok. Salgında işimiz Allah’a kaldı. Yasakları 2 saat öne çekip Koronavirüsün pes edeceğini düşünen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Koronavirüsten daha tehlikeli bir şey varsa o da bu İktidarın ta kendisidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, boş gözlerle bir cama bakarak "kısmi kapanma" kararlarını açıkladığı günün Covid-19 tablosuna göre Türkiye'de her 3 saniyede 2 kişi Koronavirüs'e yakalanıyordu. Ölüm hızı 5 dakikada 1 kişiye yükselmişti. Türkiye, 100 bin kişiye düşen hasta sayısı bakımından uzak ara dünya lideriydi.
Böyle bir ülkede yapılması gerekenin ne olduğunu bilim söylüyor: Uzun süreli tam kapanma! İktidar sıfırı tüketmemize neden olduğu için artık ne fabrikaları kapatmak mümkün, ne de küçük esnafı ayakta tutacak destekleri sağlamak mümkün. Türkiye’nin kefen parasını bile yediler. Hani Nurettin Canikli diyor ya; 100 yılda bir karşılaşacağımız bir durum yaşadık diye. Nurettin Canikli’nin kastettiği 100 yılda bir durum aslında şu: Böyle bir durumu bütün dünya yaşadı. Fransa, İngiltere, Almanya da yaşadı. Onlar tam kapanma yaptılar. Vatandaşlarına büyük miktarlarda yardım yaptılar. Dünya’nın ilk 20 ekonomisindeyiz dediğiniz siz ne yaptınız. Hâlbuki o 128 Milyar dolar tam da böyle bir dönemde lazımdı. Yani tam kapanmayı sağlayacak olan bir bütçeniz olmalıydı. O parayla bugün her vatandaşa 13 bin lira para dağıtılabilirdi. Başından bu yana yapmaktan imtina ettiğiniz tam kapanmayı bile sağlayabilirdiniz.
Türkiye'nin hastalıktan kırıldığı ve Sayın Erdoğan'ın "kısmi kapanma" açıkladığı gün, İngiltere 97 günlük kapanmanın ardından açılmıştı. Bugün onlar dışarıda bizler ise içerideyiz. Çünkü onların yöneticileri 3. Faza gelmiş her aşıdan geçtiğimiz Haziran ayında bol bol sipariş verirken, bizimkiler aşı almayı beceremediler, geciktiler.
Korona'yla mücadelede çok övünüyorduk ya; Avrupa şöyle perişan, böyle perişan diyorduk. Hastaneleri ağzına kadar dolu, baş edemiyorlar diyorduk. Şimdi onlar bizim için söylüyor. İş işten geçti artık. Şimdi diyorlar ki turizm sezonunu kurtaracağız. Biz bu halde iken bir de oturup başarı hikayesi kitabı yazmışlar. Bizi bu hale getiren Saray'da alınan keyfi kararlardır.
AK Parti ve MHP kongrelerini yaz ayına erteleyemezler miydi? Statta açık havada sadece delegelerin katılımıyla yapsalar olmaz mıydı? Ben İYİ Parti Kocaeli il Kongresini sadece delegelerin katıldığı bir statta yaptım. Bu şekilde onlar da yapsaydı, kademeli açılma yöntemi uygulanır, kimse ağzını açamazdı. Önce okullar açılırdı, 15 günde bunun vaka artışına etkisi ölçülürdü. Sonra lokantalar, kafeler devreye girerdi. 15 - 20 gün onların da etkisi test edilirdi. Daha sonra mesai saatlerinin düzenlemesine geçilirdi. En son şehirlerarası otobüslerdeki boş koltuk uygulaması kaldırılırdı. Böylece turizm sezonuna temkinli girerdik. Vaka sayısı Avrupa rekoru kırmazdı. Turizm sezonu umurunuzda olsa; ne ihtiyat akçesini yer yutar, ne de 128 milyar doları buhar ederdiniz.
Bugün Türkiye’nin kasasında para olsaydı, her vatandaşımızı aşılayabilir, maskelerden kurtulurduk. Soruyorum İktidara. Diğer ülkeler 2022 yılının aşılarını sipariş verirken bizim kasamızda bu yılın kalan aşılarını alacak paramız var mı? Yoğun bakımlarda yer kalmadı. İstanbul’da yoğun bakım can çekişiyor. Hastalar başka illere gönderiliyor. Şimdi uzmanlar uyarıyor. Ankara piki geliyor. Sonraki il hangisi? Yazık değil mi bu insanlara? Şu anda kovitten genç ölümler yaşanıyor. Virüsü parayla yenebilirsiniz. İngiltere gibi Portekiz gibi tam kapanmayla yenebilir, normal hayata dönebilirsiniz.
Tüm vatandaşlara istisnasız nakdi yardım yaparak, insanların hayatlarını sürdürmesini sağlayarak yenebilirsiniz. 2 haftalık kısmi kapanma tiyatrosundan sonra şimdi ise tam kapanmayı konuşuyorlar. Tam kapanmayı istiyoruz. Biliyoruz ki bilim kurulu da istiyor, Sayın Sağlık Bakanı da istiyor. Başından beri istiyor. Ama sakın ola insanları eve hapsedip başınızın çaresine bakın demeye kalkmayın. Yoksa sonu tam bir sosyal ve ekonomik felaket olur. Bayramı Türkiye’ye zehir etmeyin.
"Tobb'a ve Tesk'e bağlı odalar 2 yıl aidat almasın"
İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinden hemen hemen bütün sektörler etkilendi. Bu süreçte özellikle esnafımızın çoğu tamamen kepenk indirdi. Tüccarımız, sanayicimiz de bu süreçten nasibini aldı. Hepinizin bildiği gibi, bu insanlarımızın bağlı olduğu ve ciddi aidatlar ödedikleri odalar ve bu odaların üst kuruluşu olan birlikler var. Bu birlikler, ya da bu kuruluşlar, Pandemi süreci başladığından bu yana ne yazık ki esnaf için rahatlatıcı bir şey yapmadılar; Yasa gereği bunlar; ellerindeki paraları üyelerine direk veremiyor ya da kredilendiremiyorlar.
Bunu yapamıyorlar tamam ama yapabilecekleri bir şey var; bu salgın döneminde, bu zor dönemde, ödemekle yükümlü oldukları bu aidatları 1 ya da 2 yıl süreyle almayacaklarını ilan edebilirler. Bunun için yasal bir düzenleme gerekiyorsa Hükümet de bu düzenlemeleri hayata geçirebilir. Diyebilirler ki; “Her Oda zengin değil, bizim bu paralara, bazı odaların bu aidatlara ihtiyacı var.” O zaman da devreye TOBB ya da TESK girsin, onları desteklesin. Paraya ihtiyacı varsa göndersin. TOBB’un ya da TESK’in bu kadar gücü yok mu? Diyebilirler ki; “Bizim yasamız var almak zorundayız.” O zaman Hükümet düzenleme yapsın, bu birliklerin elini rahatlatsın onlar da üyelerden aidat almasın.
Vatandaştan uçan kuş için vergi alan iktidar O meşhur 5’li çetenin vergilerini sıfırlamamıştı.
Pandemi döneminde yeni şirket kuracak insanlarımız için de imkan sağlansa vergi alınmasa zaten azalan istihdama büyük katkısı olur. Bunların hepsi yapılabilecek şeyler. Buradan Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’na, TESK Genel Başkanı Sayın Bendevi Palandöken’e çağrıda bulunmak istiyorum: Gelin bu önerilere kulak verin, bu insanların bir nebze de olsa nefes almalarına katkı sağlayın.
"Bu pisliğin üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi daha fazla oturamaz"
Görevden alınan Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar PEKCAN ve eşinin sahibi olduğu Nanoksia şirketi tarafından görevde bulunduğu dönemde Ticaret Bakanlığına dokuz milyon liralık dezenfektan sattığı iddiaları gündeme geldi ve bu iddialar Bakanlıkca yapılan resmi açıklama ile “Bakan Pekcan'ın sahibi olduğu Nanoksia'dan yapılan alımın usulüne uygun bir biçimde gerçekleştirildiği” ifade edilerek kabul edildi.
Sayın Pekcan tarafından da ayrıca bu konu doğrulandı. Sayın Bakan’ın bu eyleminin Türk Ceza Kanunu’nun 255 inci maddesinde yer alan nüfuz ticareti ve 257 inci maddesinde yer alan görevi kötüye kullanma suçları olduğu apaçık ortadadır. Adaletin tesis edilmesi için tüm siyasi parti gruplarının desteğiyle konu yargıya taşınmalıdır. Bu pisliğin üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi daha fazla oturamaz, her Meclis açıldığında hatırlatacağız. Meclisin bu konuda yargıya giden yolu açması tarihi bir sorumluluk olup aynı zamanda da hukuk devletinin gereğidir. Burada Sayın Bakan’ın ikrarı söz konusudur. Bakan’ın ürettiği dezenfektanları kendi Bakanlığı’na satması, tam bir çürümüşlük göstergesidir. Rezil olmadan bitirmek de mümkün bu görevleri. AK Parti bu pisliğin üzerine yatamaz. Sayın Bakan’ın Yüce Divan’a sevki, bunun arkasından gelecek olan daha fazla pis kokuların önüne geçebilir.
"Fatura soygunu devam ediyor"
Elektrik şirketlerine pandemi döneminde yaşadıkları zorluklar nedeniyle yaklaşık 3 milyar lira yardım yapılacak. Yapılan yardım elektrik faturalarına yansıyacak. “Yap-işlet” santralleri ile yaşı 13 yıldan büyük ve ithal kömür ve doğalgaz kullanan santraller 1 Temmuz 2021 tarihinden itibaren yardım mekanizmasına dahil edilecek.
Şirketlere ödenecek pandemi yardımı parası, sistem işletmecisi olan kamuya ait Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi'nin gelir tavanına eklenecek. Gelir tavanındaki harcamalar ise elektrik faturaları aracılığıyla halka yansıtılacak. Bu harcamalar daha önce iletim sistemi kullanım bedeli olarak faturalarda görünüyordu. Elektrik faturalarından yapılan soyguna halk tepki göstermesin diye bu harcamalar faturalara eklenmiyor. Şimdi soyguna bir kılıf bulmuşlar. Şirketlere aktarılacak olan 3 milyar liralık yardımı faturalara gizli zam olarak ekleyecekler. Milletin parasıyla yandaşlarının deliklerini kapatmaya çalışıyorlar. Gerekçeleri de pandemi ve ekonomik daralma nedeniyle elektrik tüketiminin azalması, elektrik üretim fiyatlarının düşmesi.
Bu millet sizin yandaşlarınızı doyurmak zorunda değil. Pandemide işini, dükkanını kaybeden vatandaş sadece bir tane faturasını ödemediğinde 5 gün içinde kesme ihbarnamesi gönderiyorsunuz. Şu mübarek Ramazan ayında iftar saati karanlıkta bırakıyorsunuz. Aynı şirketler pandemide ciroları düşünce elini hemen milletin cebine uzatıyor. Madem ezilenlerin iktidarı olduğunuzu iddia ediyorsunuz, pandemide işini kaybeden, geliri kesilen vatandaşın elektrik faturalarını devlet ödesin.
Siz yalanların iktidarısınız. Geçenlerde siz açıklamadınız mı, Türkiye yüzde 5,6 büyüdü. İmalat sanayi rekor üstüne rekor kırıyor demediniz mi? Madem enerjiye olan talep düştü, elektrik tüketimi azaldı. Bu Türkiye’de çarkların durduğunun göstergesidir. Fabrikaların ve imalathanelerin kapandığının göstergesidir. Türk ekonomisini ölçmek istiyorsanız TÜİK rakamlarına değil, enerji tüketimine bakacaksınız. Çünkü yalanların İktidarındaki TÜİK rakamlarına güvenemezsiniz. Elektrik faturalarına baktığınızda yalanı göreceksiniz.
Sanayi, ticaret, enerji, tabii kaynaklar, bilgi ve teknoloji komisyonu başkan seçemedi"
Sanayi, ticaret, enerji, tabii kaynaklar, bilgi ve teknoloji Komisyona dün başkan seçilemedi. Komisyon Başkanlığına aday olan AK Parti Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız. Niye seçilemedi biliyor musunuz? AK Partisi Grubu Milletvekili arkadaşlar komisyona gelmediler. Bu iktidara olan güven, bu hükümete olan güven, bu partiye olan güven kendi milletvekilleri tarafından da sıfırlanmış, komisyona bile gelmiyorlar, kendi başkanlarını seçmek için. AK Parti iktidarının geldiği noktayı özetlemek için çok önemli bir göstergedir, bu.
"Türkiye Resmi olarak F-35 Projesinden çıkarıldı"
Bildiğiniz üzere, Türkiye F35 savaş uçağı alabilmek için ABD’ye 1,2 milyar dolar ödeme yapmıştı. ABD Türkiye’nin parasını ödeyerek satın aldığı uçakları teslim etmedi ve kendi hava kuvvetlerinin envanterine kaydetti. Türkiye’nin milyar dolarlık ödemesi adeta ABD tarafından gasp edildi. Şimdi geldiğimiz noktada, ortada ne uçak var ne de para var. Sayın Erdoğan bu konuyla ilgili olarak “F-35, vermiyor musunuz? Kusura bakmayın biz tedbirlerimizi alırız, başka yerlere döneriz” diyerek ABD’ye rest çekiyordu. Ancak sonradan öğrendik ki iktidar, Türkiye’nin 1 milyar dolardan fazla ödeme yaptığı F-35 programında kalmasını sağlamak için, ABD’de gizlice lobi faaliyetleri yürütmüş. Türkiye’de siyasi iktidar, parasını ödeyerek satın aldığımız uçakları teslim alamadığı için uluslararası tahkim yerine ABD’li hukuk şirketi olan Arnold and Porter’a gitti ve kapalı kapılar ardında karşılıksız 750 bin dolar ödeme yaptı.
Şu geldiğimiz noktaya bakın, bir devlete savaş uçağı alabilmek için 1,2 milyar dolar ödeyeceksiniz o devlet parasını ödediğiniz uçakları size teslim etmeyince de gideceksiniz o ülkenin hukuk firmalarına, arabuluculuk yapması için tekrar ödeme yapacaksınız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti böylesine acz içinde bir yönetimi hak etmiyor. Bu lobi faaliyetleri sonuç getirmemiş olacak ki, Türkiye F-35 projesinden resmen çıkarıldı.
27 Haziran 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan bir açıklama yapmıştı, demişti ki; “F-35 projesi için zaten 1,2 milyar doları ödedik. Eğer öyle yanlış bir hamlede bulunurlarsa meseleyi uluslararası tahkim mahkemesine götürürüz. Şimdiye kadar yaptığımız ödemeleri geri isteriz". Sayın Erdoğan’ın ifade ettiği “o hamle” yapıldı. Türkiye hem f-35 projesinden çıkarıldı hem de 1,2 milyar doları gasp edildi. Şimdi iktidarın sözünün arkasında durmasını ve uluslararası tahkime giderek ABD’ye karşı Türkiye’nin haklarını savunmasını bekliyoruz. Türkiye’nin şimdiye kadar ABD’ye F-35 savaş uçakları için ödediği paranın tamamını geri almanızı bekliyoruz. İYİ Parti olarak bu sürecin sonuna kadar takipçisi olacağız.
"Biden Ermeni Soykırımı iddiasını tanımaya hazırlanıyor"
Yarın bizim için 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Biden yönetimi 24 Nisan’da Türkiye’ye karşı büyük bir tuzak hazırlıyor. Bu tuzak tüm Türk milletini ilgilendiriyor. New York Times Gazetesi’nin büyük puntolarla verdiği habere göre, ABD Başkanı Joe Biden Ermeni soykırımı tasarısını kabul etmeye hazırlanıyor.
F35 savaş uçaklarımızın gasp edilmesi, sözde Ermeni soykırımının yeniden gündeme getirilmesi, Doğu Akdeniz’deki Türkiye karşıtı tutum ve ülkemizin güney hattında açıkça destekledikleri terör devleti projesi bize göstermektedir ki; Trump dönemindeki Türkiye düşmanlığı, Biden döneminde artarak devam edecektir.
Siyasi iktidar, ABD’nin emperyalist ve buyurgan politikalarına karşı ferasetli olmalıdır. İYİ Parti iktidarı devralıncaya kadar - ne ABD’ye ne de başka bir dış güce verilecek herhangi bir tavize tahammülümüz yok. Bunun için siyasi iktidarı ferasetli olmaya davet ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.