Adana Barosu tarafından düzenlenen “Avukatlık Mesleğinin Geleceği” konulu konferans Adana’da gerçekleşti.
“Avukatlık Mesleğinin Geleceği ve Türk Yargı Reformu” başlıklı sunumunda Av.
“Avukatlık Mesleğinin Geleceği ve Türk Yargı Reformu” başlıklı sunumunda Av. Mehmet Gün, yargıyı verimli çalışır, kendisi de hukuka uyarlı ve hesapverir, tam bağımsızlığı hak eder hale getirmekte büyük sorumluluğun avukatlara düştüğünü; kanun önünde eşitlik ve hukukun üstünlüğü yoluyla sürdürülebilir refah artışı için kamu görevlilerin suçlarında idari amirlerin izin vermesi şartının, ayrıca siyasi partiler ve meslek kuruluşlarında delegelik sisteminin ilga edilmesinin, blok liste seçimlerin yasaklanmasının zorunlu olduğunu söyledi.
Daha İyi Yargı Derneği’nin 10 yılı aşan birikimleriyle geliştirdiği “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” çözüm önerisi Adana Barosu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen konferansta tanıtıldı. Av. Mehmet Gün; Türkiye’nin ileri bir demokrasi ve hukuk devletine dönüşmesi için avukatların yüksek standartlarda hizmet vermesinin, ekip çalışması ve kurumlaşma yolu ile güçlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Yargı; verimli hizmet üretimi odaklı olarak tasarlanmalı, bağımsızlık hizmetin temel kalite şartı kabul edilmeli, siyasi zeminden uzaklaştırılmalıdır.
Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün sunumunda, yargının görevini layık olduğu şekilde yerine getirebilmesi, tam bağımsızlık kazanarak koruyabilmesi için verimli çalışır ve hesapverir olması şarttır dedi. Yargının da hukukun üstünlüğüne tabi ve uymak zorunda olduğunu aksi takdirde bozuşmaya ve yozlaşmaya yol açacağını anlatan Gün, verimlilik ve hesapverirliğin sağlanması suretiyle yargının siyasal zeminden kurtarılarak hizmet zeminine çekilebileceğini, siyasi ve sair etki ve nüfuz altında kalmasının önlenebileceği, bunu sağlayacak yalın ve etkin çalışan bir yapılanmanın mümkün olduğunu belirtti. Bunu gerçekleştirecek temel fikrin Daha İyi Yargı Derneği tarafından Adalet Yüksek Kurulu önerisi olarak paylaşıldığını ve yüksek kabul gördüğünü anlattı. Av. Mehmet Gün, “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” ile kitap haline getirdikleri çözüm önerilerinin 9 başlık altında tasarım ve taslaklarının yazılmış olduğunu belirterek Anayasa’da yer alması gereken hükümleri de yazıp yayınlayarak Türkiye ve Dünya kamuoyunun tartışmasına açtıklarını bildirdi. Gün, bu en temel yapısal reform konusunun yargı alanında gerçekleştirilmesiyle, verimlilik, kurumsal ve kurallara dayalı yönetim ve hesapverirliğin tüm kamu kesimine kolaylıkla yayılabileceğinin altını çizdi. Böylece Türkiye’nin ileri demokrasi seviyesine ulaşmış bir ülke haline gelirken kendisini, çevresini ve dünyayı zenginleştiren kilit bir ülke konumuna geleceğini belirtti ve şöyle söyledi:
“1980’den 2020’ye Türkiye’nin dünya ekonomisindeki payı 0,86’dan 0,85’e gerilemiş, gelişen ekonomilerin payı 80 oranında artarken Türkiye’nin payı 3,57’den yaklaşık yarıya 1,9’a, gelişmiş ülkeler arasında Çin hariç hesaplandığında payı 80 artarak 7,2’e çıkması gerekirken 25 azalarak 3,1’e düşmüştür. Gelişen ekonomiler dünya ekonomisinden aldığı payı artırırken Türkiye geride kalmaktadır. Uluslararası hukukun üstünlüğü endekslerinde ülkemizin puanı son yıllarda 0.80’lerden 0,20’lere düşerken, buna paralel olarak kişi başı milli gelirimiz 12.500 US seviyesinden 2020’de 8.500 US seviyesine gerilemiştir.
Oysa Türkiye’nin potansiyeli, en az, yaklaşık aynı sayıda nüfusa, 2 katından fazla toprağa, kat kat fazla yenilenebilir doğal enerji kaynağına sahip olduğu Almanya kadardır. Türkiye; insan ve doğa kaynaklarını daha iyi kullanıp organize olarak, içinde bulunduğu vasat eğitim, vasat devlet yönetimi yani orta demokrasi sorunlarını çözerek bu potansiyeli gerçek yapabilir.
Maalesef ülkemizde özgün yenilikçi fikirler ve çözümler üretilmemektedir. Değer üreterek halkın gelirini artırması, hanelere iş ve aş sağlaması gereken irili ufaklı on binlerce işletmeden oluşan, devlete ve devletin ekonomi ile ilgili karar ve politika ve kararlarına göbeklerinden bağlı olan iş dünyası kendi menfaatlerine zarar veren konularda bile sesini çıkarmamaktadır. Kapalı kapılar ardında iş dünyasının bir numaralı gündemi hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığıdır. Fakat iş dünyası bunu kamuoyuna cılız sesle bile yansıtmaktan çekinmekte, beylik söylemlerden öteye gidememektedir. Hukuk güvencesinin büyük oranda erozyona uğramış olmasının etkisiyle iş dünyası sofistike iş birlikleri, ortaklıklar ve yatırımlar gerçekleştirmekten ülkenin kaynaklarını refaha dönüştürmekte olması gerekenden çok geride kalmaktadır. Örneğin Karadeniz bölgesindeki iş insanlarının Akdeniz bölgesindeki iş insanları ile ortaklıklar kurması, büyük yatırımlara girişmesi için hukukun üstünlüğüne, 85 milyonun hiç çekinmeden iş birliği yapabileceği hukuk güvenliğine ihtiyaç vardır.
En başta yapılması gereken; keyfiliğe izin veren, hukuku ayaklar altına alan ve bekçisinden devlet başkanına kadar bütün kamu görevlilerinin hukukun üstünlüğünden bağışık, kanun önünde sıradan vatandaşa göre üstün ve ayrıcalıklı gören, hukukun sıradan vatandaşa karşı işlediği, kamu görevlisine, siyasetçiye ve siyasete yamanan güçlülere karşı hiç işlemediği ya da zorlukla işletilebildiği vasat devlet yönetimini yani orta demokrasi sorunlarını çözmek; toplumu ve devleti her hal ve şartta hukukun üstünlüğünün en önde gelen değer olduğu ileri devlet yönetimine kavuşturmaktır.
Bunu gerçekleştirmek öyle sanıldığı kadar karmaşık ve zor değildir. Yargının verimli ve etkili olarak çalışır, yargının kendisi hukukun üstünlüğüne riayet eder, hiçbir kişi, grup ya da koalisyonun nüfuzu altına alamayacağı şekilde tam bağımsız hale getirilmesi ve bağımsızlığını hak eder şekilde yapılandırılması ilk adım olmalıdır. Hukuk devletinde hiçbir kişi ya da kurum hukukun üzerinde ve yargı denetiminden bağışık olamaz. Bu nedenle tam bağımsızlıkla birlikte yargının idari yönetiminin yani HSK’nın kararları yargı denetimine açılmalıdır. Böylece yargı tam şeffaf ve hesapverir hale gelerek mensuplarının ve toplumun itimadını ve ülkemize uluslararası alanda itimadı güçlendirebilir.
Her seviyede kamu görevlilerinin görevleri ile ilgili görevlerini ihlal, ihmal ve yetkilerini suistimal ve benzeri şekildeki suçlarının soruşturulmasında idari amirlerin izin vermesi şartını ilga etmek, hukukun üstünlüğünü sağlama konusunda çok büyük bir ileri adım olacaktır. Hukukun üstünlüğüne ve yargı denetimine izin koşulu olmaksızın tabi olmalarının kamu görevlilerini görevlerini yapmaktan korkutacağı bir safsatadır. Bu yersiz endişeyi Türkiye artık zihninden atmalıdır. Kamu görevlileri, toplumun yargıya taşıyamadığı dolayı zan altında kalarak itimat kaybetmekten kurtarılmalı, görevlerinin gerektiriyorsa hassasiyete riayet edilerek uzmanlaşmış mahkemelerde yargılanmaları sağlanmalıdır. Kamu görevlisinin suçunu kendi kurumunun soruşturması ve idari amiri izin verirse yargılanabilir olması açıkça ortada olduğu üzere yargı yetkilerini idari makamlara devretmekle eşdeğerdir. Türkiye bu orta çağ Avrupası yöntemini bir an önce terk etmeli, sorumlu, yetkin ve hukuk denetimi ile güven kazanan bürokrasiyi özellikle amirleri olan siyasilere karşı güçlendirmelidir.
Üçüncü önemli husus ise kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından, yerel yönetimlere ve siyasi partilere kadar geniş bir yelpazede ve oldukça geniş bir alanda, halkın yönetime katılmasını kısıtlayan, 85 milyonu bir avuç siyasetçinin iki dudağı arasına mahkum etmeye yarayan delegelik ve blok liste usulü seçimleri bir an önce kaldırmaktır.
Bu sorunlar çözülmediği sürece Türkiye, kendi kendini boyunduruk altına almış olan bir ülke olmaya ve etrafındaki büyük güçlere muhtaç, onların nüfuzu altında kalmaya devam edecektir. Bunun Amerikalı merhum Profesör Bernard Lewis bundan yaklaşık 30 yıl önce “Hata Neredeydi” isimli eserinde söylemiştir.
Türkiye, dünyanın en çalışkanı, en iyi niyetlisi ve en derin kültür sahibi olan ve dünyanın en büyük fırsatlarına sahip olan 85 milyonun dinamikleri, ülkenin yıllardan beri içinde bulunduğu dış borç, cari açık boyunduruğundan kurtularak yüksek potansiyelini gerçekleştirebilir. Milli gelirini kısa sürede 8 bin dolar seviyesinden 40 - 50,000 dolar seviyesine çıkarabilir.
Bunu gerçek yapabilmek için görev toplumun iki kesimine büyük görev düşmektedir. Birincisi iş dünyası; ikincisi ise hukukçular. Hukukçular arasında ise sayıları en yüksek, en bağımsız ve özgür olan avukatlar en başta gelmektedir.
Avukatlık mesleğinin geleceği işte bu görevi nasıl yerine getireceğine göre belli olacaktır. Mesleğin geleceği “Türkiye’nin bu kutlu geleceği için avukatlar kendilerine düşeni ne kadar yapabilecek?” sorusunun cevabına bağlıdır.
Türkiye’nin dönüşümünü, hukukun üstünlüğünü sağlayarak refahı kalıcı olarak artırmayı ve kısa zamanda orta gelir seviyesini aşarak kişi başı 25,000 dolar ve üzerine birkaç on yıl içinde de Almanya seviyesine çıkarmasını sağlayacak değişim ve gelişiminde en önemli rolü hukukçular, onların arasında da en yüksek sayıya sahip olan avukatlar oynayacaktır.
Avukatlar, görevlerinin topluma kaliteli hizmet üretmek olduğu bilinciyle, yüksek mesleki ilkeler ve uluslararası alanda yüksek standartlarda görev yapmaya odaklanmalıdırlar. Bunun için ekip halinde çalışmaya, bürolarını güçlendirmeye ve kurumlaşmaya önem vermelidirler. Meslekte kurumlaşmak olmazsa olmazdır. Şirketleşmek ayrı şeydir; kurumlaşmak ayrı şeydir. Şirket yapıları kanun ile getirilmiş asgari kurumlaşma sağlar. Avukatlar kurumlaşma yoluyla güçlenerek iş yaptıkları ortamı geliştirecek çalışmalar yapmalıdırlar. Bu hususta birinci hedefleri hukukun üstünlüğündeki aksamaları tespit ederek hızla gidermek olmalıdır. Avukatlar; yegane savunucusu oldukları ve topluma vaat ettikleri hukukun üstünlüğünü sağlamak için yargıyı görevini en iyi şekilde yapabilir hale getirmeye çalışmalıdır. Daha İyi Yargı Derneği’nin Türkiye ve dünya kamuoyunda tartışmaya açtığı öneriler bu hususta başlangıç alınabilir, bu öneriler tartışılarak ve olgunlaştırılarak hukukun üstünlüğü hedefinin gerçekleştirilmesinde devasa bir adım atılabilir. Yargının çağdaşları seviyesine getirilmesi, verimli çalışır, hesapverir, kendisi hukuka uyarlı davranır ve tam bağımsızlığı hak etmiş ve kazanmış olması hukukun üstünlüğünü sağlamakta önemli bir merhale olacaktır.”
Daha İyi Yargı Derneği’nin “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” adıyla kitaplaştırdığı çözüm önerileri ana hatlarıyla şöyle:
1. Yargı etkin ve verimli çalışır, kendisi de hukuka hesapverir ve tam bağımsız hale getirilecek; görevini yapmaya yetkin ve yeterli yapıya, insan kaynaklarına kavuşturalacak, sulh ve uzlaşmaları teşvik ederken, dosyaları iyi hazırlanmış davaları 3-4 ayda sonlandırılacak.
2. Yargı Üst Kurulunu hizmet odaklı, tam bağımsız ve bağımsızlığını koruyabilir hale getirilecek; görevini yapmaya tam yetkin ve yeterli hale getirilecek.
HSK’nı Adalet Yüksek Kurumu’na dönüştürülecek; Cumhurbaşkanının ve Adalet Bakanlığının görev ve yetkilerinibu kuruma aktarılacak.
Hiçbir kişi, grup ya da koalisyonun nüfuz kuramayacağı şekildeve sayıda üyesi olacak.
Yargı’da siyasallaşma önlenecek; kaliteli hizmet vermeye odaklanacak.
Daimî hukuk şurası kuralacak, senede iki kere toplanacak tavsiyeler oluşturacak.
3. Yargı’daki bütün idari kararlar uzman yargı denetimine açılacak; Yargı’nın kendisi hukuka tam hesapverir hale getirilecek.
Dileyen herkes, harç ve masraf yapmadan yargıdaki atama, tayin, terfi ve sair idari işlem ve kararlara karşı dava açabilecek, yargılamaya katılabilecek.
Uzman Adalet Yüksek Mahkemesi kurulacak, bu davalara bakacak.
Basit usulle yargılama yapıp kısa sürede karar verecek.
4. Hâkim ve savcılar da kendi bağımsız, demokratik meslek kuruluşlarını kuracaklar.
Hâkim ve savcı meslek kuruluşları ile baroları Yargısal Meslek Kuruluşu olarak Anayasa’da yargı bölümünde düzenleyip, diğer oda ve borsalardan ayrıştırılacak.
Yargısal Meslek kuruluşları yönetimleri sadece kendi mensuplarından oluşacak, demokratik yöntemlerle seçilecekler; yönetimin farklı görüşleri temsil etmesi sağlanacak.
Meslek kuruluşları; yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü savunma görev ve yetkisi olacak.
5. Sulh ve uzlaşmalar artırılacak, yetkin hukukçularla kaliteli hizmet verecek; davalar 3-4 ayda sonlandırılacak.
Yeknesak kariyer planı ile yetkin hukukçular yetiştirecek, insan kaynakları etkin kullanılacak.
Mahkemelere hakim ve savcı atamalarını yetkinler arasında açık yarışma esasıyla liyakati öne çıkararak yapılacak, yüksek mahkeme üyelerinin atanma sürecine kamuoyu dahil edilecek.
Mahkemeleri 26 kalkınma bölgesi bazında optimum olarak dağıtılacak. 7.000’den fazla mahkeme sayısını 3.000 civarına indirilecek.
Yargıda uzmanlıkları bölge merkezlerinde yoğunlaştırıp, hizmet halkın ayağına götürülecek.
İleri uyuşmazlık yönetimi getirilecek, sulh ve uzlaşmayı teşvik ederken bu dönemi dosyaların iyi hazırlanması için değerlendirilecek.
Yargılamalarda iş yükünü hukuk meslekleri arasında adil olarak dağıtacak, dava hazırlığı ve ön tedbirler konusunda avukatlara daha fazla sorumluluk veren, keyfilik ve suistimalleri önleyen adli hazırlık mahkemeleri ile güler yüzlü ve saatler içinde hızlıca ve güvenli hizmet verilecek.
6. Bürokrasiye yüksek standartlarda hukuk güvencesi sağlanacak; dokunulmazlar da dahil bütün kamu görevlilerine ve siyasilere karşı kayıtsız ve şartsız hukukun üstünlüğünü ve herkesin kanun önünde eşit olması sağlanacak.
Dürüst kamu görevlilerini üst idari amirlerine ve siyasilere karşı hukuk yoluyla korunacak; sırf amire itaat nedeniyle yolsuzluğa bulaşmalarını, suça sürüklenmeleri önlenecek.
Üst düzey kamu görevlilerine karşı suçlamaları, idari amirleri değil, cumhuriyet başsavcılığı soruşturacak, dava açılması adalet yüksek mahkemesi iznine tabi olacak. Diğer kamu görevlilerini en yetkin ağır ceza mahkemeleri ve savcılıkları soruşturacak.
Kamu görevlilerinin suçlarında soruşturma izni ön şartı kaldırılacak.
Kimin suçlu olduğuna ve yargılanacağına üst idari amirin karar vermesi önlenecek.
Suç işleyen kamu görevlilerinin mutlaka yargı önüne çıkması sağlanacak.
Daha İyi Yargı Derneği Hakkında
Daha İyi Yargı Derneği, Türk yargısının sorunlarını tespit etmek, sorunlara yönelik çözüm önerileri geliştirmek, öneriler üzerinde toplumsal mutabakat sağlanması ve çözümlerin hayata geçirilmesi yönünde çalışmak amacıyla kurulmuş olan siyaseten tarafsız bir sivil toplum düşünce kuruluşudur.
Dernek bu çerçevede, Türk Yargısının sürekli olarak gelişmesi, çağdaşları ile rekabet edebilmesi ve bu rekabette öne geçebilmesi için, yargı ile ilintili tüm kişi, kurum ve kuruluşlar ile toplumu ortak bir zeminde bir araya getirmeyi, fikirler ve öneriler geliştirerek mutabakat ve uzlaşma sağlamayı, üzerinde uzlaşılan önerileri hayata geçirmek için gerekli çabaları göstermeyi amaçlamaktadır.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.