Bayramı cephede karşıladılar
Bayramlar, umuttur, mutluluktur. Sevenlerinin yanında olduğunda bir başka güzeldir bayramlar. Ancak 106 yıl önce vatan sevgisini her şeyin üzerinde tutup, topraklarını korumak için Çanakkale'ye koşan Türk askeri, 1915'teki Ramazan Bayramı'nı sevdiklerinden, ailelerinden uzakta cephede karşıladı.
MEHMET BAYER - 13 Mayıs 2021 - HİBYA - Bayramlar, umuttur, mutluluktur. Sevenlerinin yanında olduğunda bir başka güzeldir bayramlar. Ancak 106 yıl önce vatan sevgisini her şeyin üzerinde tutup, topraklarını korumak için Çanakkale'ye koşan Türk askeri, 1915'teki Ramazan Bayramı'nı sevdiklerinden, ailelerinden uzakta cephede karşıladı.
Hem ramazanı hem de bayramı, bağımsızlık için savaşın ortasında, Gelibolu Yarımadası'na geçiren kahraman Türk askeri, dini vecibelerini yerine getirmekten geri kalmadı. Yeri geldi orucun bir yudum suyla açtı, yeri geldi namazını siperde kıldı.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarihi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mithat Atabay, HİBYA'ya yaptığı açıklamada, 1915 yılında Ramazan ayı yaklaştığında Şeyhülislam Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi'nin, savaşan askerlerin Ramazan ayında oruçla mükellef olmadıklarına dair bir fetva verdiğini ve askerlerin vatanı savunmakla en büyük dini vecibeyi yerine getirdiklerini vurguladı.
Bu fetvanın tüm ordu birliklerine Osmanlı Harbiye Nezareti tarafından tebliğ edildiğini dile getiren Atabay, 1915 yılı Ramazan ayının birinci gününde Çanakkale Cephesi'nde Arıburnu'nda bulunan 19. Tümen Kurmay Başkanı Binbaşı İzzettin Bey'in 1915 yılı 13 Temmuz tarihinde günlüğüne şunları yazdığını aktardı:
''Karargahta meşgul olduk. Bugün Ramazanın birinci günü, Cenab-ı Hak emsali kesiresiyle müşerref eylesin ve Ramazan hürmetine ordumuza nusret ve millet ve vatana saadet bahşetsin''
Atabay, Ramazan'ın başladığı gün 19.Tümen'e gönderilen bir raporda ise şu bilgilerin verildiğini söyledi:
''1- Düşmanın vaziyetinde bir değişiklik yoktur. 2- Bu gece düşman tarafından birkaç defa bize karşı piyade mitralyöz ateşi açılmış ise de karşı ateş açılması üzerine bu ateşi bir müddet sonra kesmiştir ve Ahmet Onbaşı Siperi'ne tesirsiz 10 kadar bomba atmış ise de bomba ile karşılık verilmiş ve düşman atışı devam etmemiştir. 3- Yeni siperin hafriyatına devam etmiş ve topçu ateşiyle bozulan mahaller tamir edilmiş diğer sipere giden dehliz muayene olunarak uzaktan seda verdiği anlaşılmış ve dehlizin hafriyatına devam edilmektedir. 4 - Gece topçu ateşinden bir nefer şehit piyade verilmiştir. Bir nefer yaralıdır. Başka bir vukuat yoktur.''
- ''Bütün ordunun yerine oruç tutuyorum''
Mithat Atabay, Ramazan'ın ilk gününde 22 ve 23 numaralı siperlere hafif makineli tüfekle ateş açıldığını, bu ateşe karşılık verildiğini, 25 numaralı siperin ilerisine de 9 bombanın düştüğünü ancak hasar yaratmadığını bildirdi.
Savaş sırasında Enver Paşa'nın Suriye'ye bir teftiş gezisinde olduğuna işaret eden Atabay, şöyle devam etti:
''Aylardan temmuzdu. Çok sıcaktı ve Ramazan ayıydı. Paşa, sabah çok erkenden öğleye kadar teftiş yaptı. Öğleyin bir bahçede şeftali ağaçlarının altında yemek hazırlanmıştı. Buzlu sular, limonatalar, renk renk yemişler ve renk renk çiçeklerle süslenmiş olan sofranın üstüne şeftali ağaçlarının iri pembe-kırmızı şeftalileri sarkıyordu. Enver Paşa sofraya davet edildi. Hep birlikte sofraya oturuldu. Yemek dağıtılırken Enver Paşa oruçlu olduğunu söyledi. Ordu, sefer halinde olduğu için oruç tutulmamasına fetva verilmişti. Fakat Başkomutan Vekili, bütün ordunun yerine oruç tuttuğunu belirtti. Enver Paşa kendi iradesini sınavdan geçirmekteydi. Şeftali yemekten ve buzlu su içmekten çok, oruçlu olduğu halde sofrada oturup, yemeyerek, içmeyerek kendi iradesinin gücünü tatmaktan büyük haz ve zevk duyuyordu.''
Atabay, Çanakkale Savaşları sırada, 1915 yılında, Ramazan ayının 13 Temmuz Çarşamba günü başladığını ve son orucun 11 Ağustos Çarşamba günü tutulduğunu, bayramın birinci gününün 12 Ağustos 1915 Perşembe günü olduğuna işaret etti.
Ramazan Bayramı'nın birinci günü Celal Sahir'in (Erozan) yazdığı bir makaleyle İstanbul halkından cephede savaşan askerlere, onların geride bıraktıkları eşleri, çocukları ve yakınlarına yardım için ''Hilal-i Ahmer Çiçekleri'' almalarını istediğini belirten Atabay, Celal Sahir'in şöyle çağrısı yaptığını söyledi:
''Vatandaşlar, bayramın birinci günü sevgili İstanbul'un her köşesinde hamiyet ve şefkat baharının al beyaz çiçekleri açılacak. Hepimiz içinde vatanın büyük aşkı kaynayan göğüslerimizi onlarla süsleyelim. Bir kahramanın ak alnı üstünde açılmış bir kırmızı yara gibi beyaz sinesinde kanlı bir hilal ağlayan bu çiçekler için hepimizin vereceği küçük paralar toplanacak, birikecek, sargı, ilaç, gıda olacak. İstanbul kapılarını beklerken yaralanan askerlerimiz bunlarla şifa ve hayat bulacak...Vatandaşlar, gittim, gördüm. Bütün Gelibolu Yarımadası ve onun karşısında bütün boğazın Anadolu sahili bir fedakarlık vatanı olmuş. Biriktirdiğiniz ve üstüne titrediğiniz mallarınızı, size alnınızı yüksek tutturan namusunuzu korumak isterseniz, aynı maksatla uğraşan, topraklar üstünde gecenin uykuya davet eden yıldızlı gök rengi yorganı altında bile uyumayarak beklerken yaralananlar için veriniz. Vatana karşı borcu ödemek sırası gelinceye kadar, şimdilik paralarınızın bir kısmını veriniz. Tekrar ediyorum. Eğer içinizde, eğer İstanbul'un muazzez havasını teneffüs edenler içinde paralarını keyifler ve hevesler için saklayarak bu mucip yardımdan çekinenler varsa, göğsünün içindeki fesat üstünde bu hamiyet ve şefkat baharının mübarek çiçeğini taşımaya tahammül edemeyecek varsa, büyük Fatih'in türbesi gayz ve gazabıyla yerinden fırlasın.''
- 57. Alay'ın kahramanı bayramda şehit düştü
Mithat Atabay, Ramazan Bayramı'nda cephede bulunan Mustafa Şefik'in düşmanın 160.000 asker çıkardığını ve kendilerine de silah başı yapıp seri yürüyüş emri verildiğini belirttikten sonra Tursun köyüne ulaştıklarını belirtiği anılarında o günü şöyle anlattığını dile getirdi:
''Tarih 31 Temmuz 1331 (13 Ağustos 1915). Bayramın birinci cuma günüydü. Emrolunan vakitten 4 saat sonra gelmekte sebep şu idi: Bulunduğumuz mıntıkadan hareket ettiğimiz tam öğle zamanı idi. Düşmanın zırhlıları denizde dolaştığı bir sırada gayet yüksek bir tepeye tek kol nizamında ilerlemekte olduğumuzu gören düşman zırhlıları bütün ateşlerini bize yöneltmek suretiyle bombardımana başlamıştı. Tabii bu cehennem gibi ateş altında yürüyüşe devam edildiğinde hayli zayiat olacağından, 'Herkes düşman ateşinden kendisini muhafaza etsin' emri üzerine her nefer birer ikişer çukur, hendek, su kesiği, taş arkası bulup kendisini sipere atmak suretiyle tahminen 4 saat kadar bekleme mecburiyetinde kaldığından ve bilahare birer ikişer aydınlık yerlerden tepenin öbür tarafına geçilmek suretiyle vakit zayi edilmiş olması sebebiyle emir olunan vakitten 4 saat sonra Turşun köyüne ulaşılmıştı. Tabi, tabur kumandanı tarafından alaya verilen izahat üzerine hesaba çekilmemişti.''
Alayın levazım başçavuşu olan Mustafa Şefik'in ''Bu mübarek günü Tursun köyü kenarında, ağaçlar altında, askere cephane ve beşer günlük erzak dağıtarak geçirdik. Bununla beraber akşam yemeği de hazırlanmaktaydı. Fakat ara sıra düşmanın deniz üzerinde bulunan zırhlıları tarafından kırk ikilik mermileri bizi rahatsız etmekten geri durmuyordu'' şeklinde dile getirdiğini anlatan Atabay, Ramazan Bayramı'nın Çanakkale Savaşları'nın en şiddetli biçimde cereyan ettiği ağustos ayında yaşandığını, ancak bu bayramın özellikle Mustafa Kemal'in 19. Tümeni için hiç de uğurlu gelmediğini, tümenin alaylarından 57. Alay'ın Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey'in şehit oluşunun cepheyi yasa boğduğunu sözlerine ekledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.