Boğaziçi Üniversitesi İklim Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz anlattı!
Bilimsel Fitoterapi alanının öncüsü AlchemLife, 5 Haziran Çevre Günü kapsamında, Boğaziçi Üniversitesi İklim Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof.
Bilimsel Fitoterapi alanının öncüsü AlchemLife, 5 Haziran Çevre Günü kapsamında, Boğaziçi Üniversitesi İklim Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz’ın konuşmacı olduğu canlı yayınlanan bir webinar gerçekleştirdi. "Değişen İklim Koşullarında Doğa’ya Saygı" kavramının değerlendirildiği toplantıda, Alchemlife Avrupa Genel Müdürü Recai Özbir de konuşmacı olarak yer aldı. Webinar’a katılan her bir kişi, katılımıyla doğaya katkı sağladı. Çevresel sürdürülebilirlik ilkesi kapsamında çalışmalarını sürdüren AlchemLife’ın, Onursal Başkanı merhum Raman Mehta’nın anısına oluşturulan korunun ilk fidanları, gerçekleştirilen seminerin ardından yeşermeye başladı.
Bilimsel Fitoterapi’ye yaptığı yatırımlarla tüm dünyada adından söz ettiren Alchemlife, Boğaziçi Üniversitesi İklim Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz’ın öncülüğünde bir webinar gerçekleştirdi. Alchemlife Türkiye Pazarlama Direktörü Esra Güleryüz’ün modaretörlüğünde gerçekleştirilen seminerde ilk söz Alchemlife Avrupa Genel Müdürü Recai Özbir’indi. Recai Özbir, teknolojinin yaygınlaşması ile doğanın yaşadığı zorluklara değinirken, insanların son dönemde yine doğaya döndüğünü vurguladı. Özbir, ‘Fitoterapi ürünlerinin de ana maddesi olan bitki ekstraktlarına erişim günden güne azalıyor. Bitkilerin, iklim değişikliklerine bağlı olarak gelişimlerinde ciddi sıkıntılar var. Biz Alchem olarak, çevre bilincini geliştirmek için yola çıktık. Alchemlife, doğaya borcunu, gerek eğitimlerle, gerek seminerlerle, gerek bilgilendirici konferanslarla çevre bilincini aşılayarak ödemek istiyor. ‘ diye konuştu.
Marmara’daki Müsilaj sorunu 2000 yıllık bir sürece dayanıyor
Özellikle son dönemde Marmara Denizi’nde yaşanan kirlilikle söze başlayan Prof. Dr. Levent Kurnaz, ‘ Marmara’da son dönemde artan kirlilik, müsilaj ile ortaya çıkmaya başladı. Bunun sorumlusu biziz. Ve bunun yakın zamanda geçmesi mümkün değil. Marmara Denizi’nin bu hale gelmesi 2000 yıllık bir sürece dayanıyor.’ dedi. Küresel ısınmanın ilk olarak denizlerle başladığını belirten Kurnaz, ‘Küresel ısınmanın etkilerini daha tam olarak görmüş değiliz. İlk olarak denizler ısınıyor. Bunu da Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorunuyla yaşadık. Denizler ısındıkça müsilaj gibi daha bir çok sıkıntıyla karşılaşacağız. Artık insanlık olarak sınıra geldik, en küçük hatamız affedilmiyor’ dedi. Tarihten bugüne kimyasalların kullanımına dikkat çeken Kurnaz; ‘ Tarım ilaçları, kimyasallar, sadece böcekleri değil, kuşları, kedileri hatta insanları öldürüyor… Bugün kullandığımız kimyasal bir tarım ürününün, bir ilacın, 20 yıl sonra bizi nasıl etkileyeceğini kestirmek imkansız. Bu yüzden kimyasalları kullanırken dikkatli olmalıyız. Kimyasalların canlıların yaşamını zorlaştıracak şekilde her alanda artış gösteren bir grafikte kullanımını engellemeliyiz.’ dedi.
Küresel ısınma canlıların sonunu getiriyor
Çevresel devamlılığın sağlanması için ozon tabakasını korumamız gerektiğini vurgulayan Kurnaz; ‘Ozon tabakası yıllardır inceliyor. Bu incelme de başta kanser olmak üzere önemli sağlık sorunlarına yol açmakta ve her geçen yıl etkisini artırmaktadır’ dedi. Ozon tabakasının delinmesiyle iklim değişikliğinin sürekli artış gösterdiğini belirten Kurnaz, özellikle termik santrallerin ve fosil yakıtların bu durumu negatif etkilediğine vurgu yaptı.
Kurnaz; “Özellikle 2010 yılından bu yana şiddetli bir küresel ısınma içerisindeyiz. En sıcak yıllara bakıldığında, çoğu, 2010 yılı sorasına işaret ediyor. En sıcak yıllar hep 2010’dan sonra yaşanmış. Bu süreçte, Sibirya’da bile sıcaklık ortalamanın 5 derece üstüne çıkmış. Doğa için büyük sıçramalar kabul edilemez. Bir derece, iki derece sindirilebilir ama bu denli büyük farklar canlıların sonunu getiriyor. Orman yangınları, türlerin soyunun tükenmesi gibi durumlar bu nedenle yaşanıyor” dedi. Atmosferdeki karbondioksit miktarının iklim değişikliğini direkt olarak etkilediğini belirten Kurnaz, ‘ Atmosferdeki karbondioksit miktarı ilk kez 1960 yılında ölçüldü. O günden bugüne sürekli artış gösteren bir grafik izlemekte. Bu durum günden güne kötüleşiyor ve biz insanlık olarak bunu durdurmak zorundayız. ‘ dedi.
İstanbul’da 2070 yılında hava sıcaklığı 45 derece olacak
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin en büyük etkilerinden birinin de kuraklık olduğuna dikkat çeken Kurnaz, ‘2050 yılına geldiğimizde İstanbul’da 800-1000 metre küp suyumuz olacak. Bu şu anda Somali, Etiyopya gibi ülkelerde gördüğümüz durum demek. Yani su kıtlığı demek. Bu duruma bir dur dememiz lazım. Bu hızla çevreye zarar vermeye devam edersek, İstanbul’da 50 yıl içerisinde hava sıcaklıkları 45 derecelere kadar ulaşacak. Dünya Ekonomik Forumu gibi uluslararası etkinliklerde artık en büyük risk olarak çevre gösteriliyor. 2007 yılında bu tarz etkinliklerde, çevre diye bir risk yoktu. 2018’den beri en büyük riskleri çevre taşıyor. İş dünyası, büyük firmalar, sivil toplum örgütleri uyarıyor. Bunların sonuçları çok ağır olacak. Artık her sene Türkiye’de ‘100 yılda bir görülen afetler’ yaşıyoruz. Kuraklık her geçen gün artıyor. Bu direkt olarak tarımı etkiliyor. Eskiden her tarafta yetiştirilebilen ürünlerin artık yetiştirilmesi zorlaşıyor. Bitkilerin de hayvanlar gibi soyları tükenmeye başlıyor.” Küresel ısınmanın yalnızca tarım da değil, turizm gibi konularda da negatif etkileri olduğunu belirten Kurnaz, ‘Ülkemiz açısından küresel ısınmayla birlikte turizm açısından uygunluk da azalacak. Örneğin; Belek, Side, Manavgat gibi turizm bölgelerinde iklimsel uygunluk gün geçtikçe kötüleşiyor.’ dedi.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.