İstanbul sözleşmesi üzerine
urfa yaşam sitesi yazarı istanbul sözleşmesi üzerine bir yazı yayımladıİşte Beğeni Alan o Köşe yazısı...Türkiye tek ülke iki kutuptur, diğer muhalif sesleri de kutuplardan eriyen “buzul parçaları” diye isimlendirelim....
urfa yaşam sitesi yazarı istanbul sözleşmesi üzerine bir yazı yayımladı
İşte Beğeni Alan o Köşe yazısı
...
Türkiye tek ülke iki kutuptur, diğer muhalif sesleri de kutuplardan eriyen “buzul parçaları” diye isimlendirelim. Zira gün geçtikçe çok seslilik eriyor ve kutuplaşma toplumda kabul görüyor.
İki kutubun doruklarında yaşarız sevgimizi, sitemimizi ve isteklerimizi. Haliyle bu kadar yüksekten bir birimizle diyalog da kuramıyoruz. Siyaset özeline gelirsek iki kutuptan birinde konumlanmamız doğru bulunur, buluruz.
İstanbul sözleşmesi dün olduğu gibi bugün de gündemde, yarında gündemimizde olacak. Siz eğer bir sorunu çözmek yerine bir birinize bağırmayı seçerseniz sorun yerinde kalır bağırmaktan sesiniz kısılır, sesler kısılır. Mevcut tartışmalar kadın ölümlerini durdurmak için değil siyasi olarak bir birine üstünlük sağlanması için yapıyor. Bu yapılırken vicdanına danışan bir Kul’da yok maalesef.
İstanbul sözleşmesinden çekilelim diye çokça tartışıldı, çekildik yine çok tartışıyoruz. Çünkü biz tartışma yöntemini çözüm için güçlü bir araç olarak değil, bir birimizi üzmek, bir birimize bağırmak sözüm ona bir birimizin kalesine gol atmak için kullanırız.
Gerçek şudur ki, İstanbul sözleşmesi tartışmaları gereksiz ve yersizdir. İstanbul sözleşmesinden öncede kadınlar katlediliyordu şimdi de katlediliyor. O halde İstanbul sözleşmesi pek işe yaramamıştır. Zaten Altı üstü bir sözleşmenin kadın ölümlerini topyekûn bitirebileceğine inanmak yersizdir.
Bir kadın eğer evin de dayak yiyorsa, ailenin alt yapısı buna müsait demektedir. Bir kadın meydanlarda çocuğunun önünde öldürülüyorsa toplumun altyapısı buna müsait demektedir. Katil zemin oluşturmuş değildir, toplum bireylerinin ortaklaşa oluşturduğu zeminden faydalanmış demektedir.
Yani bir sözleşmenin bir günde kadın ölümlerini bitirmesini beklemeyelim, oturup bunu konuşalım. Bilimsel çalışmalar yapılsın yetkin kişilerce. Bugüne kadar ki cinayetleri sebep, süreç, sonuç ilişkileri araştırılsın. Eğer bir kadın neden öldürüldü, nasıl öldürüldü ve nasıl engellenirdi soruları için elimizde yeterince veri yoksa bir diğer kadının öldürülmesini nasıl engelleyeceğiz? Vicdanların kapı arkalarına sokuşturuldu bir düzende kendi seçtiklerimizin yasalarla yada yasaların kuvveti ile bize vicdan dayatması ne kadar doğru olur?
Evet, Türkiye’de kadın cinayetleri dünden daha fazladır, yarın daha çok kadın öldürülecektir, İstanbul sözleşmesi tabi ki yoktan iyidir ama bir ülkede vicdan körse, sözleşme bir kâğıt parçasıdır. Çünkü biz iki kutuptan bir birimize bakan ülkenin insanlarıyız, bu kadar zirveden bir birimizi duyamıyor ve anlayamıyoruz.
Kaynak:Urfa Yaşam
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.